Not: Bu yazıda çoğunlukla yapay zeka kullanılmıştır.
İsrail ile İran arasındaki gerilimin tırmandığı bir senaryoda, İran’ın en güçlü kozlarından biri olarak görülen Hürremşehr hipersonik füzesi gündeme oturuyor. Bu varsayımsal çatışma senaryosunda, İran yapımı Hürremşehr füzesinin İsrail’e karşı kullanılması halinde neler yaşanabileceğini teknik veriler ve mevcut savunma sistemleri ışığında inceleyeceğiz.
YAZI İÇERİĞİ
- Hürremşehr Hipersonik Füzesinin Teknik Özellikleri
- İsrail’in Hava Savunma Sistemlerinin Bu Füzelere Karşı Koyma Kapasitesi
- Füzenin İsrail’e Karşı Kullanılması Durumunda İlk 24 Saatte Olabilecek Askeri ve Siyasi Sonuçlar
- Bölgesel Etkiler: ABD, Hizbullah, Suudi Arabistan, BAE Gibi Aktörlerin Tepkileri
- Küresel Diplomatik Etkiler ve Potansiyel Tırmanma Senaryoları
Hürremşehr Hipersonik Füzesinin Teknik Özellikleri
İran’ın “Hürremşehr” (Khaybar) balistik füzesi, seyyar lançeri üzerinde sergilenirken. Hürremşehr, İran’ın geliştirdiği en uzun menzilli ve tahrip gücü yüksek füze sistemlerinden biridir. Yaklaşık 13 metre uzunluğunda olan bu orta menzilli balistik füze (MRBM), 2.000 km civarında menzile sahiptir. Bu menzil, İran topraklarından fırlatıldığında Doğu Avrupa’ya (örneğin Romanya’ya) kadar ulaşabileceği anlamına gelir. Füzede sıvı yakıtlı bir roket motoru kullanılmaktadır ve “hipergolik” yakıt teknolojisi sayesinde önceden yakıt dolumu yapılarak yıllarca ateşleme hazır halde depolanabilir. Bu sayede harekete geçme (launch) süresi 15 dakikanın altına indirilebilmektedir.
Hürremşehr füzesinin en çarpıcı özelliği taşıdığı ağır harp başlığıdır. Yaklaşık 1.500–1.800 kg ağırlığında yüksek patlayıcı içerikli bir savaş başlığını tek parça halinde taşıyabilir. İran Savunma Bakanlığı yetkilileri, bu füzenin çoklu başlık (MIRV/MRV) taşıma kapasitesine de sahip olduğunu belirtmektedir; yani tek füze içinde birden fazla bağımsız hedefe yönlendirilebilen küçük başlıklar bulunabilir. Bu özellik, geleneksel olarak nükleer silah taşıyan kıtalararası füzelerde görülürken, Hürremşehr için de konvansiyonel yükle birlikte uygulanarak aynı anda birden fazla hedefin vurulabilmesi veya geniş bir alanın tahrip edilebilmesi anlamına gelir.
Teknik kaynaklara göre füzenin hızı ve isabet hassasiyeti de son derece dikkat çekicidir. Balistik uçuş rotası boyunca Mach 16 (sesten ~16 kat hızlı) gibi inanılmaz bir hızla atmosfer dışında ilerlerken, hedefe yaklaşırken atmosfer içinde yaklaşık Mach 8 hızına (sesten 8 kat hızlı, saatte ~9.800 km) erişebilmektedir. Bu hipersonik hız rejimi, hava savunma sistemlerinin füzenin uçuşunu takip edip önleyebilmesini son derece zorlaştırır. Hürremşehr’in isabet hassasiyetinin (CEP) yaklaşık 10–30 metre olduğu bildirilmektedir. Yani, 2.000 km uzaktaki bir hedefi onlarca metre sapma içinde vurabilecek bir güdüm kapasitesine sahiptir. Bu başarı, füzenin orta uçuş safhasında kendi konumunu düzeltmesini sağlayan gelişmiş ataletsel güdüm ve yörünge düzeltme mikro-motorları sayesinde mümkün olmaktadır. Özellikle İranlı yetkililer, önceki nesil füzelerin terminal (son safha) güdümünün düşman tarafından elektronik karıştırmaya uğrayabildiğini; ancak Hürremşehr-4 “Hayber” modelinde güdümün atmosfer dışında tamamlandığını, bu sayede radar karıştırma (jammer) ve elektronik harp tedbirlerinden etkilenmediğini vurgulamıştır.
Hürremşehr’in İran tarafından “radara yakalanmama ve düşman hava savunmasını atlatma” kabiliyetine sahip olduğu özellikle dile getiriliyor. İran Savunma Bakanı Tuğgeneral Muhammed Rıza Aştiyani, bu füzenin en önemli özelliklerinden birinin radar izini düşük tutarak düşman hava savunma sistemlerinin önüne geçebilmesi olduğunu ifade etti. Füzenin yüksek hızı, olası manevra kabiliyeti ve alçak iz profili, erken uyarı radarlarının ve savunma füzelerinin işini hayli zorlaştırıyor. Özetlemek gerekirse, Hürremşehr hipersonik füzesinin teknik tablo özeti şu şekildedir:
Özellik | Hürremşehr (Khorramshahr-4 “Hayber”) |
---|---|
Menzil | ~2.000 km (İran’dan fırlatıldığında Romanya’ya ulaşabilir) |
Harp Başlığı | 1.500–1.800 kg yüksek patlayıcı (tek büyük başlık veya çoklu başlıklar) |
Yakıt & Motor | Sıvı yakıt (hipergolik) – Arvand roket motoru; yakıtı yıllarca depolanabilir |
Hız | Mach ~16 (atmosfer dışında) / Mach ~8 (terminal safhada) – ses hızının 8-16 katı |
Güdüm & Hassasiyet | Orta safhada yörünge düzeltmeli INS güdüm; CEP ~10–30 m (yüksek isabet oranı) |
Özel Kabiliyetler | Radar/optik arayıcı opsiyonu; elektronik karıştırmaya direnç; çoklu savaş başlığı (MIRV/MRV); yüksek manevra imkânı (sınırlı da olsa). |
Bu teknik özellikler, Hürremşehr füzesini İran envanterindeki en güçlü caydırıcı silahlardan biri haline getiriyor. 2023’te “Hayber” adıyla tanıtılan bu dördüncü nesil füze, İran’ın füze teknolojisinde Kuzey Kore iş birliğiyle geliştirildi ve Kuzey Kore’nin Hwasong-10 (BM-25) modeli ile benzerlikler taşıyor. Ancak menzilinin bilerek daha kısa tutulduğu ve bunun ağır harp başlığı tasarımından kaynaklandığı belirtiliyor. İran şu ana dek Hürremşehr füzesini çatışmalarda fiilen kullanmadı; fakat varlığı bile bölgedeki güç dengeleri açısından önemli bir tehdit unsuru olarak değerlendiriliyor.
İsrail’in Hava Savunma Sistemlerinin Bu Füzelere Karşı Koyma Kapasitesi
İsrail, yıllar içinde katmanlı bir hava savunma ağı kurmuştur. Bu ağın bileşenleri arasında kısa menzilli Iron Dome (Demir Kubbe), orta menzilli David’s Sling (Davud’un Sapanı) ve uzun menzilli balistik füze savunma sistemleri Arrow-2 ve Arrow-3 yer almaktadır. Ayrıca ABD yapımı Patriot PAC-3 bataryaları ve ABD ile ortak kullanılan erken uyarı sistemleri de İsrail savunmasını destekler niteliktedir. Peki, bu sistemler İran’ın Hürremşehr gibi hipersonik ve balistik özellikler taşıyan bir füzesine karşı ne derece etkilidir?
Iron Dome (Demir Kubbe): Daha çok Gazze ve Lübnan’dan gelebilecek kısa menzilli roketleri ve havanları vurmak için tasarlanmış olan Demir Kubbe, ~4-70 km menzil içindeki hedeflere karşı etkilidir ve küçük Tamir önleyici füzelerini kullanır. Sistem, yoğun atışlar karşısında başarılı olsa da hipersonik hızdaki orta-uzun menzilli füzelere karşı yetersiz kalmaktadır. Nitekim son çatışmalarda İran’ın gelişmiş füze teknolojisi kullanarak attığı bazı yüksek hızlı balistik/hipersonik füzeler, Demir Kubbe bataryalarını aşarak İsrail’in stratejik noktalarını vurmayı başarmıştır. Uzmanlar, Demir Kubbe’nin çok sayıda füze saldırısı karşısında mühimmat ve maliyet zorlukları yaşayabileceğini; her bir önleyici füzenin pahalı olması ve sınırlı sayıda stokla sınırlı olması nedeniyle yoğun saldırılarda açıklar verebileceğini belirtmektedir. Gerçekten de Demir Kubbe’nin İran’dan atılan füzelerin tahminen sadece %60’ını durdurabildiği ifade edilirken, ardı ardına ve doygunluk yaratacak şekilde yapılan atışların savunma sistemini “yormak” ve cephanelerini tüketmek üzere tasarlandığı değerlendiriliyor. Özetle, Demir Kubbe Hürremşehr gibi bir füzeye karşı ilk savunma hattı olmayacak ve büyük ihtimalle görev Arrow ve benzeri üst katman sistemlere kalacaktır.
İsrail’in Demir Kubbe hava savunma sistemi, Gazze saldırıları sırasında bir füze önleyici fırlatırken. Ancak bu sistem daha çok kısa menzilli roketlere karşı etkili olup, Hürremşehr gibi yüksek hızlı bir balistik füze karşısında yetersiz kalabilir.
David’s Sling (Davud’un Sapanı): Demir Kubbe ile Arrow sistemi arasındaki boşluğu doldurmak için geliştirilen David’s Sling, orta menzilli daha büyük füzelere, seyir füzelerine ve İHA’lara karşı kullanılmak üzere tasarlanmıştır. Stunner adı verilen önleyicileri, 40 km ila 300 km arası menzildeki tehditlere karşı devreye girebilir. 2023’te ilk kez gerçek bir füzeye karşı kullanıldığı (Gazze’den atılan uzun menzilli bir roketi düşürdüğü) bildirilen Davud’un Sapanı, balistik füzelere karşı teorik bir kabiliyete sahip olsa da Hürremşehr gibi yüksek hızla atmosferden giren bir savaş başlığını vurmakta zorlanabilir. Bunun nedeni, hipersonik bir warhead’in çok kısa bir terminal uçuş süresi olması ve Stunner füzelerinin o irtifa/yükseklikte kısıtlı manevra zamanı bulmasıdır. David’s Sling, İsrail hava savunmasında önemli bir bileşen olsa da, asıl görevi daha düşük hızdaki taktik füze ve uçakları vurmaktır; Hürremşehr karşısında tek başına yeterli olmayacaktır.
Arrow-2 ve Arrow-3: İsrail’in balistik füze kalkanının belkemiği Arrow sistemleridir. ABD ile ortak geliştirilen Arrow-2, atmosfer içinde balistik füze önlemesine odaklanırken, daha yeni nesil Arrow-3 ise atmosfer dışı (exo-atmosferik) müdahale yapabilen “vur-yok et” önleme araçlarına sahiptir. Arrow-3 sistemi, yaklaşık 2.400 km menzile kadar balistik hedefleri 100 km irtifada imha edebilecek kapasitededir. Kağıt üzerinde Arrow sistemleri, İran’ın orta menzilli balistik füzelerini (Shahab, Ghadr, Sejjil vb.) engellemek üzere tasarlanmıştır ve dolayısıyla Hürremşehr füzesine karşı en etkili savunma unsuru olarak öne çıkar. Bununla birlikte, bu sistemlerin gerçek bir hipersonik füze saldırısında ne derece başarılı olabileceği soru işaretidir. Emekli Hava Korgeneral Erdoğan Karakuş’un belirttiği gibi, Mach 5 (6125 km/s) üzeri hızlara çıkan hipersonik füzeleri durdurmak son derece zordur; hiçbir hava savunma sistemi %100 başarı garantisi sunamaz. Arrow-3’ün önleyici füzesi hipersonik hızlarda manevra yapabilse de, eğer Hürremşehr savaş başlığı seyir yönünü hafifçe değiştiren düzensiz manevralar yaparsa veya yanıltma hedefleri (decoy) kullanırsa, intercept (önleme) ihtimali düşer.
İsrail, çatışmanın ilk günlerinde Arrow sistemlerini kullanmaktan imtina etmiş gibi görünüyordu. Basında yer alan analizlere göre İsrail, elindeki sınırlı sayıdaki Arrow füzesini hemen harcamak istememiş veya politik nedenlerle kullanmamış olabilir. Örneğin bazı yorumlarda, İsrail’in kasıtlı olarak bazı füzeleri vurdurmayıp “sivil kayıplar veriyoruz” algısıyla ABD ve müttefiklerini savaşa müdahil olmaya çağırmak istediği öne sürülmüştür. Ancak Hürremşehr gibi büyük bir füze devreye girecek olursa, İsrail’in elindeki tüm savunma imkanlarını (Arrow-2/3, Patriot PAC-3 ve hatta ABD’den acil konuşlandırılacak THAAD sistemlerini) kullanmaktan başka çaresi kalmayacaktır. Kısacası, İsrail’in mevcut çok katmanlı hava savunması, Hürremşehr gibi bir hipersonik balistik füze tehdidini tamamen bertaraf etmede yetersiz kalabilir. Iron Dome ve David’s Sling alt seviyede etkisiz kalırken, Arrow sistemi başarı şansına sahip olsa da, hipersonik hız ve olası karşı tedbirler nedeniyle %100 güvenilirlik sunmayacaktır.
Füzenin İsrail’e Karşı Kullanılması Durumunda İlk 24 Saatte Olabilecek Askeri ve Siyasi Sonuçlar
Bir an için varsayalım ki çatışma tırmanmış ve İran, Hürremşehr hipersonik füzesini İsrail’e karşı fırlatmaya karar vermiş olsun. Böyle bir saldırının ilk 24 saat içinde yaratacağı askeri ve siyasi sonuçlar, bölgeyi derinden sarsacak gelişmeler olacaktır. Senaryomuzu adım adım inceleyelim:
Fırlatma ve İsabet: İran’ın batısından gece saatlerinde ateşlenen bir Hürremşehr füzesi, yaklaşık 10–15 dakika içinde İsrail hava sahasına ulaşacaktır. Erken uyarı uyduları ve radarlar bir balistik füze fırlatmasını anında tespit etse de,** hipersonik hızdaki savaş başlığının inişine kadar geçen süre çok kısadır**. İsrail sirenleri Tel Aviv, Hayfa gibi büyük şehirlerde çalacak, halk sığınaklara yönlendirilecektir. Arrow-3 savunma sistemi anında karşılık vermeye çalışır; belki füzenin orta safhasında bir önleme denemesi yapılır. Ancak füze herhangi bir nedenle vurulamaz veya yalnızca kısmen imha olur ise, savaş başlığı İsrail topraklarına düşecektir.
İran’ın bu füzeyi büyük bir kente veya stratejik hedefe yönlendirmesi muhtemeldir. Tel Aviv yakınlarına inen 1,8 ton patlayıcı yüklü bir başlık, muazzam bir patlama etkisi yaratır. Örneğin 15 Haziran 2025 tarihli varsayımsal raporlarda, Tel Aviv civarındaki Bat Yam şehrinde yüksek bir apartmana hipersonik füze isabet etmesi sonucu 3 kişinin öldüğü, 60’dan fazla kişinin yaralandığı bildirilmişti. Hürremşehr füzesinin çok daha ağır bir başlık taşıdığı düşünüldüğünde, benzer bir darbe onlarca binayı birden yıkıma uğratabilir. İlk belirlemelere göre saldırının gerçekleştiği gece boyunca İsrail genelinde (Tel Aviv, Ramat Gan, Rishon LeZion ve Hayfa gibi bölgeler dahil) belki yüzlerce sivil zaiyat meydana gelebilir. İsrail Sağlık ve İçişleri birimleri kırmızı alarma geçer; acil yardım servisleri (Magen David Adom) enkaz altındaki sivilleri kurtarmaya çalışır. Savaş başlığının düştüğü noktada büyük bir krater ve şok dalgası oluşması, çevredeki altyapıyı da tahrip edecektir (elektrik şebekesi, iletişim hatları vb.). İsrail ordusu (IDF) derhal füzenin vurduğu yerin hassasiyetine göre kayıp bilançosunu değerlendirir. Eğer vurulan hedef askeri bir tesis veya karargâh ise (örneğin IDF Savunma Bakanlığı karargâhı, kritik bir hava üssü veya füze rampası), o zaman İsrail’in savunma kapasitesi de zayıflayabilir. İlk 24 saat içinde İsrail kabinesi acil toplantı yaparak olağanüstü hal ilan edebilir.
Askeri Karşılık ve Tırmanma: Böyle yıkıcı bir darbe alan İsrail’in yanıtı sert olacaktır. İlk saatler içinde İsrail Hava Kuvvetleri, İran’daki füze fırlatma tesislerini, depolarını ve komuta merkezlerini vurmak üzere tam ölçekli bir misilleme operasyonu başlatabilir. İsrail’in hali hazırda çatışmanın önceki safhalarında İran’ın Natanz ve Fordo nükleer tesislerini vurduğu iddia edilmişti. Hürremşehr saldırısından sonra İsrail, İran rejiminin kalbine yönelmeyi dahi düşünebilir. Özellikle füzenin İran’dan atıldığı yer tespit edilirse (uydu görüntüleri ve radar izleriyle), o fırlatma üssü veya tesis büyük ihtimalle İsrail balistik füzeleri (Jericho II/III) ya da uzun menzilli hava saldırılarıyla imha edilmeye çalışılır. İsrail’in konvansiyonel kuvvetleri dışında nükleer caydırıcılığı da gündeme gelebilir – ancak ilk 24 saatte bunun kullanılması çok düşük bir ihtimaldir, zira küresel baskı İsrail’i sınırlayacaktır.
Bunun yanında, İsrail denizaltılarındaki seyir füzeleri (örneğin Dolphin sınıfı denizaltılardan atılan Popeye Turbo füzeleri) İran’ın kritik altyapısına yöneltilebilir. Tel Aviv gibi bir metropole saldırı düzenlendiği için İsrail kamuoyunda büyük bir panik ve öfke dalgası yayılır. Halktan bir kesim hükümeti “yenilmezlik miti yıkıldı” diye eleştirirken, diğer kesim daha sert misilleme taleplerinde bulunur. İlk 24 saat içerisinde İsrail’de hava sahası sivil uçuşlara kapatılabilir, okullar ve işyerleri tatil edilir, gerekirse şehir merkezlerinde tahliyeler başlar. Nitekim senaryoya göre İsrail yönetimi, en kötü durumda sivil halkı Yunanistan ve Kıbrıs üzerinden tahliye planları dahi yapmaya başlamıştı. Ayrıca İsrail ordusu, kalan füzeler olasılığına karşı savunma pozisyonunda kalacak, hayati askeri teçhizatı (savaş uçakları vb.) farklı ülkelere (örneğin dost ülke olan Yunanistan’a) geçici olarak konuşlandırmaya başlayabilir.
Siyasi ve Diplomatik İlk Tepkiler: İsrail Başbakanı, ulusa sesleniş konuşması yaparak “ülkesine yapılan bu saldırının ağır bedelinin ödetileceğini” ilan eder. Aynı anda İsrail, ABD ve diğer müttefiklerine resmi çağrıda bulunarak yardım ister. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi acil toplantıya çağrılır. İlk 24 saat dolmadan BMGK’den çatışmanın durdurulması yönünde karar tasarıları tartışılmaya başlanır. Ancak saldırının sıcak şoku nedeniyle diplomasi henüz sonuç vermez. İran cephesi ise yaptığı açıklamada “İsrail’in kırmızı çizgileri aşması halinde bu tür ağır misillemelerin kaçınılmaz olduğunu” savunur ve gerekirse yeni füzelerin de fırlatılabileceği tehdidinde bulunur. İran’ın dini lideri Ali Hamaney, halka hitaben sert bir konuşma yaparak “İsrail, işlediği cinayetlerin bedelini en ağır şekilde ödeyecek” der (nitekim önceki günlerde benzer ifadeler kullandığı biliniyor). Bu siyasi restleşme, ilk 24 saatte çatışmanın daha da tırmanabileceğine işaret eder.
Özetle, Hürremşehr füzesinin İsrail’de bir hedefi vurması halinde ilk gün: yüzlerce can kaybı ve yaralı, ciddi altyapı hasarı, İsrail’in sert misilleme operasyonları, ülkede panik hali ve dünyanın acil diplomatik girişimleri gibi gelişmeler yaşanacaktır. Bu süre zarfında ABD başta olmak üzere büyük güçlerin devreye girmesi olasıdır – ki bu da bizi bölgesel ve küresel etkilere götürmektedir.
Bölgesel Etkiler: ABD, Hizbullah, Suudi Arabistan, BAE Gibi Aktörlerin Tepkileri
Hürremşehr füzesinin İsrail’e karşı kullanıldığı böyle bir senaryo, sadece iki ülkeyi değil tüm Orta Doğu’yu etkileyecek bir krizdir. İlk 24 saat içinde diğer bölgesel aktörlerin nasıl tepki verebileceğini inceleyelim:
- Amerika Birleşik Devletleri (ABD): ABD, İsrail’in en büyük müttefiki olarak, saldırıya anında tepki verir. Washington’daki yönetim (senaryoda, 2025 itibarıyla ABD Başkanı’nın kim olduğu da önemli bir detay – örneğin Donald Trump’ın yeniden başkan olduğu varsayılırsa, onun tutumu son derece agresif olabilir) derhal İsrail’e tam destek açıkladığını duyurur. ABD askeri unsurları bölgeye hareketlenir: USS Harry S. Truman uçak gemisi grubu gibi unsurlar Doğu Akdeniz’e doğru yol alabilir. Körfez’deki ABD üslerinden kalkan KC-135 tanker uçakları, İsrail jetlerine havada yakıt desteği vermek üzere konumlanır. Hatta ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), Katar’daki Al-Udeid Üssü gibi noktalardan İran’a karşı THAAD ve Patriot sistemlerini acilen İsrail ya da Suudi Arabistan’a konuşlandırabilir. ABD’li yetkililer yüksek perdeden açıklamalarla “İran’ın saldırganlığı”nı kınar ve İran’ın nükleer programını tamamen yok etmek dahil tüm seçeneklerin masada olduğunu belirtir. Fiiliyatta, ilk 24-48 saat içinde olmasa da, ABD muhtemelen İran’a karşı hava saldırılarını planlamaya başlar. Bu durum, bölgedeki çatışmayı iki ülke arasından ABD-İran arasındaki daha geniş bir savaşa dönüştürebilir.
- Hizbullah (Lübnan): İran’ın en yakın bölgesel müttefiklerinden olan Lübnan Hizbullah’ı, böyle bir savaş durumunda tamamen devreye girebilir. İsrail’in İran’la savaşa girdiği bir senaryoda Hizbullah, Lübnan’ın güneyinden İsrail’e yoğun roket ve füze saldırıları başlatacaktır. Hizbullah’ın elinde on binlerce kısa ve orta menzilli roket olduğu biliniyor. Özellikle İsrail’in kuzey kentleri (Hayfa, Nahariya, Kiryat Shmona vb.) ve askeri tesisleri Hizbullah roketlerinin hedefi haline gelir. Bu ikinci cephe, İsrail’i iki yönlü bir savaşla karşı karşıya bırakır. İsrail ordusu, kuzey sınırına ek birlikler kaydırıp Lübnan’daki Hizbullah mevzilerini vururken, bu da çatışmanın daha geniş alana yayılması demektir. Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, İran’a karşı saldırıları “ABD-İsrail ortak saldırganlığı” olarak niteleyerek destek beyan eder. Sonuç olarak Hizbullah’ın aktif katılımı, İsrail’i ciddi biçimde zorlayacak ve savaşın bölgesel bir Arap-İran ekseni çatışmasına dönüşme riskini doğuracaktır.
- Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE): İran ile uzun süredir rekabet içinde olan Körfez Arap ülkeleri, bu durumda ikilemli bir pozisyonda kalacaktır. Bir yandan İran’ın bölgedeki nüfuzunun kırılmasını arzu etseler de, diğer yandan açıkça İsrail safında yer almak kendi kamuoylarında tepki çekebilir. Muhtemel senaryo: Suudi Arabistan İsrail’in İran’a saldırılarını resmi olarak kınar ve her iki tarafı da itidal göstermeye çağırır. Riyad yönetimi, “kardeş İran İslam Cumhuriyeti’ne yapılan saldırıları” protesto eden açıklamalar yaparak aslında tarafsız kalmaya çalışabilir. Bu açıklamalar, Suudi Arabistan’ın kendi halkındaki İsrail karşıtı hissiyatı yatıştırmaya yöneliktir. Fakat perde arkasında Suudiler, ABD ile yoğun temas halinde olup İran’ın daha fazla agresifleşmemesi için garantiler isteyebilir. Hatta İran’ın füze saldırılarından endişe ederek Patriot bataryalarını ve hava kuvvetlerini alarma geçirirler. Suudi petrol tesisleri (Abqaiq, Ras Tanura vs.) İran’ın misilleme yapabileceği hedefler olduğundan, Krallık savunmasını sıkılaştırır. BAE (Birleşik Arap Emirlikleri) de benzer bir tutum alır: Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla İsrail-İran çatışmasını kınayıp diyalog çağrısı yapar, ancak güvenlik kurumları ABD ile koordineli şekilde kendi hava sahasını korumaya girişir. BAE’nin Dubai, Abu Dabi gibi şehirleri ve kritik altyapısı, İran füzelerinin menzilindedir; bu yüzden BAE radikal bir adım atmamaya özen gösterir. Öte yandan Körfez ülkeleri, kapalı kapılar ardında İsrail’in işini bitirmesi için fırsat kolluyor da olabilir – yani İran’ın askeri kapasitesinin İsrail ve ABD tarafından zayıflatılması, uzun vadede onların da işine gelir. Fakat açıktan İsrail’e destek vermek yerine, arabuluculuk teklifleri getirmeyi tercih ederler (Örneğin Katar veya BAE, taraflar arasında arabulucu olabileceklerini açıklayabilir).
- Türkiye, Ürdün, Mısır Gibi Diğerleri: Bu kriz, bölgedeki diğer önemli aktörleri de harekete geçirir. Türkiye, hem İsrail hem İran ile diplomatik ilişkileri olan bir ülke olarak dengeli bir tavır takınabilir. Cumhurbaşkanı düzeyinde “bölgede savaşın büyümemesi için Türkiye olarak üzerimize düşeni yapmaya hazırız” açıklaması gelebilir (nitekim böyle bir demeç senaryoda Türkiye tarafından verilmişti). Türk kamuoyunda ise genel olarak İsrail’in İran’a saldırısı eleştirilecek, ancak İran’ın da füze fırlatması tedirginlikle izlenecektir. Türkiye sınır güvenliğini artırıp olası füze veya İHA sapmalarına karşı hava savunmayı tetikte tutar. Ürdün ve Mısır gibi İsrail’le barış anlaşması bulunan Arap ülkeleri de İsrail’e açık destek vermezler; onlar da çatışmayı kınayıp bölgesel barış çağrısı yaparlar. Ancak İsrail istihbaratı bu ülkelerle koordinasyonu sürdürür (Ürdün erken uyarı konusunda İsrail’e yardımcı olabilir, Mısır ise Sina’daki sınır güvenliğini artırır). Irak ve Suriye’deki İran yanlısı milis gruplar ise fırsattan istifade ederek ABD ve İsrail hedeflerine (örneğin Irak’taki Amerikan üslerine) roket saldırıları düzenleyebilir – ki bu da bölgesel kaosu derinleştirir.
Genel olarak bölgesel tepkilerde şu tablo oluşur: İran yanlısı eksen (Hizbullah, Suriye yönetimi, Irak’taki milisler, Yemen’de Husiler vs.) İsrail ve ABD’ye karşı saldırgan tavra geçerken; Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri diplomatik kınamalarla yetinip perde arkası destek/dikkat ile durumu idare etmeye çalışır. Bölgedeki hemen tüm ülkeler, çatışmanın kendi topraklarına sıçramaması ve özellikle petrol arzının kesintiye uğramaması için çabalar. Ancak İsrail-İran savaşı uzarsa, petrol fiyatları fırlar, deniz ulaşımı (Hürmüz Boğazı, Kızıldeniz) risk altına girer ve tüm bölge ekonomik baskı hisseder.
Küresel Diplomatik Etkiler ve Potansiyel Tırmanma Senaryoları
Hürremşehr füzesinin kullanıldığı bu varsayımsal çatışma senaryosu, küresel düzeyde de ciddi diplomatik etkilere ve tırmanma risklerine yol açacaktır. İlk 24 saatin şokunun ardından uluslararası toplum devreye girer:
Birleşmiş Milletler ve Büyük Güçler: BM Güvenlik Konseyi, daimi üyelerin çıkar farklılıklarına rağmen acilen toplanır. Rusya ve Çin, İsrail’in İran’a yönelik saldırılarını kınayan ve ateşkes çağrısı yapan bir tutum sergiler. Muhtemelen Moskova ve Pekin, “İsrail’in provokasyonları sonucu bölgenin istikrarsızlaştığını” söyleyerek İran’ın misillemesinin anlaşılır olduğunu ima ederler. Öte yandan ABD, İngiltere ve Fransa üçlüsü ise İran’ın füze saldırısını en güçlü şekilde lanetleyip İsrail’in kendini savunma hakkını vurgularlar. BMGK’de karşılıklı veto tehditleriyle ciddi bir karar alınması güçleşir. Ancak diplomasi durmaz: Çin ve Rusya, İran’la iyi ilişkilere sahip olarak devreye girip krizin daha fazla tırmanmaması için arabulucu rolü üstlenmeyi önerebilir. Çin, 2023’te Suudi Arabistan-İran yakınlaşmasını sağladığı gibi, burada da arka planda İran’a itidal telkin edebilir. ABD ise Avrupalı müttefikleriyle (NATO) acil istişareler yapar; çünkü İsrail-İran savaşı genişlerse enerji güvenliği, terör tehdidi ve mülteci akını gibi konular Avrupa’yı da vuracaktır.
NATO ve Avrupa: İsrail resmi olarak NATO üyesi olmasa da, ABD’nin 5. madde benzeri ikili anlaşmaları ve Avrupa ülkelerinin İsrail’e sempatisi nedeniyle NATO içinde hareketlilik olur. Türkiye’nin tutumu önem kazanır (zira NATO üyesi ve bölgeye komşu bir güç olarak). NATO Konseyi olağanüstü toplanarak “İran’ın füze saldırısını” kınayan bir bildiri yayınlayabilir. Ancak NATO’nun doğrudan müdahale etmesi düşük ihtimal; bunun yerine bireysel üyeler (ABD, İngiltere, Fransa) kendi inisiyatifleriyle bölgeye askeri kapasite gönderir. Avrupa Birliği, çatışmanın durması için diplomatik atak başlatır; muhtemelen Fransa ve Almanya dışişleri bakanları Tahran ve Tel Aviv’e art arda ziyaretler planlar. Fakat ilk günlerde savaşın sıcaklığıyla bu girişimler sonuç vermez.
Olası Tırmanma Senaryoları: Eğer diplomasi başarılı olmazsa, çatışma birkaç gün içinde çok daha tehlikeli bir eşiğe gelebilir. Potansiyel tırmanma senaryolarından bazıları şunlardır:
- ABD-İran Doğrudan Savaşı: İsrail’in büyük kayıplar vermesi durumunda ABD, İran’a karşı doğrudan askeri harekata girişebilir. ABD Hava Kuvvetleri ve Donanması, İran’ın füze tesislerini, nükleer altyapısını ve hatta Devrim Muhafızları karargâhlarını vurmaya başlayabilir. Bu, bölgesel savaşı geniş kapsamlı bir ABD-İran savaşına dönüştürür. İran da karşılık olarak Körfez’deki ABD üslerine balistik füzeler fırlatır, belki Hormuz Boğazı’nı kapatmaya kalkışır. Bu durumda küresel petrol arzı darbe alır ve uluslararası ekonomik kriz tetiklenir.
- Nükleer Eşik: İsrail, varoluşsal bir tehdit algılarsa (örneğin Tel Aviv gibi bir şehre ikinci bir Hürremşehr saldırısı gelirse ve binlerce can kaybı olursa), nükleer silah seçeneğini masaya koyabilir. İsrail’in “Samson Seçeneği” olarak bilinen doktrini gereği, devletin bekası tehlikeye girerse nükleer karşılık söz konusu olabilir. Bu en uç senaryoda İsrail, İran’ın çöl bölgesinde veya stratejik bir hedefinde düşük verimli bir nükleer başlık patlatmaya yeltenebilir. Ancak böyle bir adım, uluslararası toplumdan (özellikle ABD dahil) sert baskılar görecektir ve muhtemelen engellenir. Yine de, nükleer risklerin telaffuz edilmesi bile dünyayı alarma geçirecektir.
- Diğer Bölgesel Savaş Alanları: Çatışma uzadıkça Suriye cephesinde İran ve İsrail karşı karşıya gelebilir. Suriye’deki İran destekli milisler ve İsrail ordusu arasında doğrudan çatışmalar yaşanabilir. Aynı şekilde Yemen’de Husiler, İsrail veya Suudi hedeflerine uzun menzilli füzeler fırlatarak savaşa katılabilir. Bu alt cepheler yangını daha da büyütür.
- Küresel Ekonomik Etkiler: Savaşın birkaç gün sürmesiyle birlikte petrol fiyatları varil başına hızla yükselir (100-150 dolar seviyelerine çıkabilir). Küresel borsalar düşüşe geçer, altın fiyatı artar, yatırımcılar güvenli limanlara yönelir. Özellikle Asya ekonomileri petrol şokundan olumsuz etkilenir. Bu da Çin gibi ülkelerin daha aktif ara buluculuk yapmasına yol açabilir.
Sonuç olarak, İran yapımı Hürremşehr hipersonik füzesinin İsrail’e karşı kullanıldığı senaryo, kontrol altına alınmazsa hızla bir bölgesel savaştan küresel bir krize evrilebilir. Diplomasi kanalları ilk 24-48 saatte devreye girmez veya başarılı olamazsa, çatışma sarmalı büyür ve tarafların geri adım atması zorlaşır. Yine de uluslararası toplum böyle bir savaşı durdurmak için yoğun baskı uygulayacaktır. Büyük olasılıkla, kısa süre içinde ABD, Rusya, Çin gibi güçlerin arabuluculuğuyla ateşkes müzakereleri başlamaya zorlanır. Bu süreçte Türkiye veya Katar gibi ülkelerin ara buluculuk rolleri de görülebilir.
Sonuç: Hürremşehr hipersonik füzesinin İsrail’e karşı kullanılması, bölgede dengeleri altüst edecek ve kimsenin kazanamayacağı bir yıkıma yol açacaktır. Teknik açıdan bakıldığında füzenin getirdiği üstün hız, menzil ve tahrip gücü, savunma sistemlerince yönetilmesi zor bir tehdit oluşturuyor. İsrail’in hava savunma katmanları böylesi bir saldırıyı tamamen önlemekte yetersiz kalabilir ve ilk saatlerde ciddi kayıplar yaşanabilir. Bunu takiben İsrail’in sert karşılığı ve bölgesel aktörlerin devreye girmesiyle, çok cepheli bir çatışma ortamı ortaya çıkar. Küresel diplomasi ise ateşle imtihan olacaktır; zira böylesi bir kriz, doğru yönetilmezse büyüyerek tüm dünyayı etkileyebilecek bir kontrolsüz tırmanmayadönüşebilir. Bu nedenle, gerçek hayatta benzer bir senaryonun yaşanmaması için tüm tarafların gerilimi tırmandırmaktan kaçınması hayati önem taşıyor.
Kaynakça: Hürremşehr füzesinin teknik özellikleri ve İran-İsrail gerilimiyle ilgili veriler, güvenilir savunma yayınları ve haber analizlerinden derlenmiştir. Jane’s Defence Weekly, Mehr News, Anadolu Ajansı ve çeşitli kaynakların aktardığı üzere füzenin menzilinin ~2000 km ve harp başlığının ~1,5-1,8 ton olduğu belirtilmiştir. İranlı yetkililerin açıklamaları, füzenin radar izi düşük ve savunma sistemlerini aldatma kabiliyetine sahip olduğunu vurgulamaktadır. İsrail’in Demir Kubbe sisteminin yoğun füze saldırıları karşısında %100 koruma sağlayamadığı, cephane ve maliyet sorunları yaşayabileceği hem New York Times analizlerine hem de İsrailli yetkililerin ifadelerine yansımıştır. Arrow füze kalkanının ise böyle bir hipersonik tehdide karşı son savunma hattı olacağı, ancak başarı garantisinin olmadığı uzman değerlendirmelerinde yer almıştır. Varsayımsal senaryo kurgusunda kullanılan askeri ve siyasi gelişmeler, Haziran 2025’teki kurgusal çatışma haberlerinden esinlenmiştir; örneğin Bat Yam’da bir binanın hipersonik füze ile vurulması ve 14 kişinin ölmesi detayı bir simülasyon haberden alınmıştır. Bu tür senaryolar akademik ve stratejik çevrelerde bölgesel savaş oyunları olarak tartışılmakta olup, gerçek dünyada gerçekleşmemesi için diplomatik çabalar sürdürülmelidir.