Eurofighter Typhoon Uçağı Detaylı İncelemesi

Eurofighter Typhoon Uçağı Detaylı İncelemesi

Total
0
Paylaşım

Eurofighter Typhoon, İngiltere, Almanya, İtalya ve İspanya ortaklığında geliştirilmiş, çift motorlu, çok amaçlı bir savaş uçağıdır. İlk kez 2003’te hizmete giren Typhoon, dördüncü nesil uçakların ilerisi kabul edilen “4.5 nesil” bir platform olup, gelişmiş manevra kabiliyeti, yüksek hızı, modern aviyonikleri ve çok yönlü görev yapısıyla dikkat çeker. Halihazırda Birleşik Krallık (RAF), Almanya (Luftwaffe), İtalya (Aeronautica Militare) ve İspanya (Ejército del Aire) başta olmak üzere Avusturya, Suudi Arabistan, Umman, Katar ve Kuveyt gibi ülkelerin envanterinde yer almaktadır.

Aşağıda Typhoon’un teknik özellikleri, benzer muharebe uçaklarıyla karşılaştırması, silah ve sensör sistemleri ile operasyonel kullanımı detaylı şekilde incelenmiştir.

Teknik Özellikleri ve Mühendisliği

Eurofighter Typhoon tasarım ve mühendislik açısından son derece ileri teknolojiler barındırır. Uçak, önde yatay stabilizör kanatçıkları (canard) ile donatılmış delta kanatlı bir gövdeye sahiptir. Bu aerodinamik yapı, uçağı bilerek hava kararsız (unstable) kılacak şekilde tasarlanmıştır. Normalde kararsız tasarım, uçağın kendi kendine dengede kalamaması anlamına gelir ancak Typhoon’da bu durum dijital uçuş kontrol sistemi ile avantaja çevrilmiştir. Dört yedeklemeli (quadruplex) sayısal fly-by-wire uçuş kontrol sistemi, pilotun doğrudan kontrolünden daha iyi manevra kabiliyeti sağlayacak şekilde uçağın kararsızlığını yönetir. Bu sistem, “carefree handling” (sınırsız kullanım) olarak tanımlanan bir özellik sunar ve pilotun uçağı aşırı zorlamasını otomatik olarak engelleyerek güvenli uçuş zarfını korur. Sonuç olarak Typhoon, ses altı ve süpersonik her hız rejiminde son derece çevik bir uçaktır. Gövde tasarımı yüksek hücum açılarında (angle of attack) dahi kontrol edilebilir olup düşük kanat yüklemesi sayesinde yüksek it dalaşı manevraları yapabilir. Uçakta roll (yuvarlanma) kontrolü çoğunlukla kanat flap aileronlarının diferansiyel hareketiyle, pitch (yunuslama) kontrolü ise ön kanardlar ile flap kombinasyonuyla sağlanır; ayrıca otomatik slat’ler ve büyük tek parça bir dikey stabilize mevcuttur. Typhoon, standart olarak +9 g’ye kadar manevraları sürdürebilecek yapıda olup pilotları için gelişmiş basınçlı anti-g elbiseleri kullanılmaktadır. Bu sayede pilot, yüksek G kuvvetleri altında bayılmadan manevralara devam edebilir.

Eurofighter Typhoon’un aerodinamik tasarımı: Önde küçük yatay kanard kanatçıkları ve arkada üçgen delta ana kanatlar sayesinde uçak son derece çevik ve kararsız bir yapıya sahiptir. Dijital uçuş kontrol sistemi bu kararsızlığı kontrol ederek uçağın olağanüstü manevra yapabilmesini sağlar. Gövdenin büyük bölümü kompozit malzemeden imal edilmiştir ve radar görünürlüğünü azaltacak şekilde tasarlanmıştır.

Typhoon’un gövde yapısında gelişmiş malzemeler kullanılmıştır. Uçağın yüzeyinin sadece %15’i metaldir; geri kalanı karbon elyaf kompozitler ve benzeri hafif materyallerden oluşur. Bu oran, geleneksel uçaklara göre %30 ağırlık tasarrufu sağlamakta ve hem uçağın performansını hem de menzilini artırmaktadır. Karbon fiber takviyeli polimerler, cam elyaf kompozitler, alüminyum-lityum alaşımları ve titanyum gibi malzemeler yapıda geniş yer tutar. Örneğin kanat kaplamaları ve kirişleri karbon fiber kompozit, gövde ile kanat bağlantıları ve hareketli kontrol yüzeylerinin menteşeleri titanyum alaşımlıdır. Bu malzemeler aynı zamanda düşman radarlarına karşı stealth (gizlilik) avantajı sağlar. Typhoon bir hayalet uçak (stealth) olmasa da, tasarımında radar görünürlüğünü azaltıcı önemli önlemler alınmıştır. Özellikle önden gelen radar sinyallerine karşı uçağın radar kesit alanı (RKA) düşük tutulmaya çalışılmıştır. Bunu sağlamak için motor hava alıkları S-şekilli yapılmış ve kompresör fanlarının doğrudan radar dalgalarına maruz kalması önlenmiştir. Kanat, kanard ve kuyruk gibi yüzeylerin ön kenarları yüksek açılı şekilde süpürülmüş olduğundan radar sinyallerini geldiği yöne değil, farklı yönlere saçar. Ayrıca gövde altına takılan bazı füzeler yarı gömülü şekilde taşınarak radar yansımaları kısmen gizlenir. Uçağın kritik bölgelerine radar soğurucu kaplamalar (RAM) uygulanmıştır; örneğin kanatların ön kenarları, hava alığı ağızları ve iç kısımları, dikey stabilize kenarları gibi alanlar özel emici malzemelerle kaplanmıştır. Pasif kızılötesi arayıcı sensör (IRST) kullanımı da, aktif radar yayını yapmaya gerek bırakmadığı için, uçağın tespit edilmeden harekât yapabilmesine katkı sağlar. Tüm bu tasarım özellikleri sayesinde Typhoon, tam bir 5. nesil kadar olmasa da düşük bir radar izi profiline ve görece gizli bir yapıya sahip olur. Bu gizlilik ve malzeme seçimi, aynı zamanda uçak yüzeyine yansıyan elektromanyetik dalgaları azaltarak düşman radar ve füzelerine karşı koruma sağlar.

Typhoon’un motor ve itki sistemi, uçağın en kritik unsurlarındandır. Uçak, iki adet Eurojet EJ200 turbofan motoruyla donatılmıştır. EJ200’ler, küçük boyutlu fakat yüksek itiş gücüne sahip olacak şekilde dört ülkenin ortaklığında geliştirilmiş ileri teknoloji motorlardır. Her bir motor art yakıcı (afterburner) kullandığında yaklaşık 90 kN’luk itiş gücü üretebilir; iki motorla toplam itki ~180 kN seviyesindedir. Bu yüksek itki sayesinde Typhoon, 2 Mach(yaklaşık 2,400 km/sa) üzeri maksimum hıza erişebilir. Örneğin Typhoon’un azami seyir hızı 2,124 km/sa (Mach ~2.0) olarak belirtilmiştir ki bu değer onu dünyanın en hızlı avcı uçaklarından biri yapar. Typhoon, süpersonik seyir (supercruise) kabiliyetine sahiptir; yani art yakıcıya gerek duymadan da ses hızını aşarak uzun süre seyir edebilir. Hava kuvvetleri kaynakları, RAF Typhoon FGR4’ün art yakıcı kullanmadan yaklaşık Mach 1.1 hızında süpersonik seyir yapabildiğini; Singapur’da yapılan bir denemede ise mühimmat yüklü bir Typhoon’un sıcak hava koşullarında Mach 1.21 süpersonik seyir hızına ulaştığını rapor etmiştir. Üretici firma ise Typhoon’un ideal koşullarda Mach 1.5’e kadar art yakıcısız uçabileceğini belirtmektedir. Bu özellik, sadece çok az sayıda modern savaş uçağında (örn. F-22 Raptor’da) bulunan önemli bir avantajdır. Yüksek motor gücü, Typhoon’a müthiş bir tırmanma ve ivmelenme performansı kazandırır. Uçağın servis tavanı yaklaşık 60–65 bin feet (18–20 km) irtifa civarındadır ki bu değer muadilleri Rafale ve Gripen’den belirgin şekilde yüksektir. Typhoon, transonik ve süpersonik rejimde ivmelenme konusunda özellikle optimize edilmiştir; yüksek itme-ağırlık oranı (~1.15) ve aerodinamik yapısı sayesinde ses hızına yakın hızlarda dahi hızlı hızlanır. Bu durum it dalaşında ve yüksek hızda manevralarda avantaj sağlar. Nitekim Typhoon, hızlanma ve tırmanma oranı bakımından kendi sınıfındaki diğer uçakların çoğundan üstündür. EJ200 motorları sadece güçlü değil, aynı zamanda güvenilir ve bakımı kolay olacak biçimde tasarlanmıştır. Gelişmiş entegre sağlık izleme sistemleri sayesinde plan dışı bakım gerektirmeden yaklaşık 1200 uçuş saati çalışabilmektedir. Bu da operasyonel maliyetleri düşürür ve uçuş sürekliliğini artırır. Motorların modüler yapısı bakım kolaylığı sağladığı gibi, gelecekte itki artırımı ve vektörel itki gibi yükseltmelere de açıktır. EJ200’ler için yönlendirilebilir (3-boyutlu) itki nozulları test edilmiştir; bu sayede hem yakıt verimliliğinin arttırılması hem de süpersonik seyirde %7’ye varan itki artışı mümkün olabileceği belirtilmiştir. Henüz filolarda vektörel itki uygulanmasa da, ilerde yükseltme olarak filolara entegre edilmesi plan dahilindedir.

Özetlemek gerekirse Typhoon, yüksek manevra ve yüksek hız kabiliyetini gelişmiş malzeme ve uçuş kontrol teknolojileriyle birleştiren bir uçaktır. Bu sayede hem hava üstünlüğü görevlerinde çevik bir savaşçı, hem de modern sensör ve silahlarıyla çok rollü bir platform olarak öne çıkmaktadır. Uçağın gövde ömrü en az 6,000 uçuş saati olarak öngörülmüş ve servis ömrü 2040’lara kadar uzatılabilecek yapıdadır.

Diğer Savaş Uçaklarıyla Karşılaştırması

Eurofighter Typhoon, günümüzde hizmette olan en gelişmiş 4. nesil türevi avcı uçaklarından biridir. Benzer dönemde geliştirilmiş Fransız Dassault Rafale ve İsveç yapımı Saab JAS-39 Gripen ile birlikte “4.5 nesil” kategorisini temsil eder. Öte yandan Amerikan yapımı F-22 Raptor ve F-35 Lightning II gibi uçaklar ise bir sonraki jenerasyon olan 5. nesil savaş uçaklarıdır. Aşağıda Typhoon’un bu muadilleriyle teknolojik, taktiksel ve maliyet açılarından karşılaştırması sunulmuştur.

F-22 Raptor ile Karşılaştırma

Lockheed Martin F-22 Raptor, dünyanın ilk 5. nesil hayalet avcı uçağı olarak ABD tarafından geliştirilmiştir. Typhoon ve F-22’yi karşılaştırmak, farklı tasarım felsefeleri nedeniyle zordur; Amerikan Hava Kuvvetleri eski komutanı General John Jumper, “Eurofighter son derece çevik ve sofistike bir uçak ancak F-22 ile kıyaslamak NASCAR arabasıyla Formula 1 arabasını kıyaslamaya benzer, ikisi de heyecan verici ama farklı performans seviyeleri için tasarlandılar” diyerek bu farkı vurgulamıştır. Gerçekten de F-22 tamamen hava üstünlüğü odaklı, yüksek gizlilik (stealth) teknolojisine sahip ve ihracatı yasaklanmış bir uçaktır. Typhoon ise hem hava muharebesi hem yer saldırı rollerini yerine getirebilen esnek bir platformdur.

Teknolojik açıdan F-22’nin en büyük avantajı stealth özelliğidir. Raptor, radar kesit alanı son derece düşük olacak şekilde tasarlanmış, gizlilik odaklı bir uçaktır; dahili silah yuvaları sayesinde mühimmatlarını gövde içine saklar ve düşman radarlarına neredeyse hiç görünmeden yaklaşabilir. Typhoon’da ise belirttiğimiz gibi kısmi RKA azaltma tedbirleri bulunmasına rağmen tam stealth yoktur. Bu nedenle bir çatışmada F-22, genellikle Typhoon’u önce tespit edip vurma avantajına sahiptir. Nitekim 2012’de yapılan bir tatbikatta F-22 ve Typhoon’lar yakın mesafeli it dalaşında karşılaştırılmış; F-22’ler bazı sortilerde harici yakıt tankları taşıdığından manevra kabiliyetleri sınırlanmış bir durumda kasten dezavantajlı pozisyondan başlatılmıştır. Bu ortamda bazı Typhoon uçaklarının F-22’lere karşı yakın it dalaşında “skor” elde edebildiği rapor edilmiştir. Alman Hava Kuvvetleri pilotu Marc Grüne, “birleşme noktasına (dogfight’ın başladığı mesafeye) kadar F-22’ye mümkün olduğunca yaklaşmak lazım, yakın mesafede Typhoon’un F-22’den korkmasına gerek yok” diyerek görsel menzilde Typhoon’un Raptor’a karşı çekinmediğini belirtmiştir. F-22’nin sahip olduğu vektörel itki yeteneği, uçuş kontrol yüzeylerinin etkisiz kaldığı çok yüksek hücum açılarında manevra yapma kabiliyeti verse de, it dalaşı esnasında hızı çabuk düşürdüğü için dezavantaja dönüşebilir enerji korumanın kritik olduğu manevra savaşında Typhoon, yüksek motor gücü ve aerodinamik yapısıyla hız kaybetmeden dönebilmektedir. Bu yüzden uzmanlar, F-22 gibi itki vektörlemeli bir uçak bile olsa, yakın dövüşte hatalı kullanıldığında Typhoon gibi “enerji muhafaza eden” bir uçak karşısında savunmasız kalabileceğini belirtmiştir. Öte yandan F-22’nin bu tarz durumlara düşmemek için tasarlanmış süper seyir ve süper duyarlı sensör-füzyon yetenekleri vardır. Normal bir senaryoda F-22 pilotu, Typhoon pilotundan çok önce rakibini tespit edip angaje olabilir; görüş ötesi (BVR) menzilde AIM-120 AMRAAM füzeleriyle Typhoon’u vurabilir veya çatışmaya girmeden kaçınabilir. F-22’nin bir diğer üstünlüğü de 20 km irtifada dahi uzun süre süpersonik uçabilmesidir. Typhoon da süpersonik seyir yapabilse de F-22’nin menzil ve irtifa avantajı bulunmaktadır.

Aviyonik ve sensörlerde ise ilginç bir durum söz konusu: F-22’nin daha eski bir tasarım olması nedeniyle kaska monteli nişangah (HMS) sistemi ve IRST (kızılötesi arama takip) sensörü bulunmazken, Typhoon’da sonradan entegre edilen HMSS kask sistemi ve PIRATE IRST mevcuttur. Bu durumda yakın mesafede Typhoon, kafayı çevirdiği yöne ısı güdümlü füzelerini kilitleme veya pasif IR taramayla düşük görünürlüklü hedefleri tespit etme şansına sahiptir. Bu özellikler, F-22’nin yakın muharebede bir nebze dezavantajı sayılabilir. Sonuç olarak taktiksel açıdan F-22 ve Typhoon karşılaşmasında F-22 genel üstün taraf olsa da, Typhoon belirli koşullarda etkili olabileceğini kanıtlamıştır. İki uçak gerçek çatışmada karşılaşmamıştır; ancak simülasyonlar Typhoon’un özellikle görüş içi angajmanlarda hafife alınmaması gereken bir uçak olduğunu göstermiştir. Maliyet boyutuna gelirsek, F-22 dünyanın en pahalı savaş uçaklarından biridir (birim maliyeti $150 milyon civarı), üretimi 195 adetle sınırlanmış ve 2011’de sonlandırılmıştır. Typhoon ise yaklaşık $100–120 milyon birim fiyatıyla daha ucuz olmakla birlikte hala yüksek maliyetli bir uçaktır. Typhoon konsorsiyumu uçak sayısını artırmak için ihracata yönelmişken, F-22 hiç ihraç edilmemiştir. Bu yönüyle Typhoon, NATO müttefikleri arasında ortak kullanılabilen bir uçak olarak taktiksel esneklik sunar. Özetle, F-22 teknolojik üstünlük (stealth, süpercruise) ve hava hâkimiyetinde lider konumda olsa da, Typhoon çok yönlülüğü ve yakın dövüş çevikliği ile kendi sınıfında saygın bir yer edinmiştir.

Dassault Rafale ile Karşılaştırma

Dassault Rafale, Fransa tarafından geliştirilen 4.5 nesil çift motorlu, çok rollü (omnirole) bir savaş uçağıdır. İlginç şekilde Rafale programı, Typhoon’un öncülü sayılan Avrupa Savaş Uçağı projesinden ayrılan Fransa’nın kendi yoluna gitmesiyle ortaya çıkmıştır. Bu nedenle Typhoon ve Rafale akran sayılır. Teknolojik olarak her ikisi de gelişmiş aerodinamik yapıya, kompozit malzemelere ve modern aviyonik paketine sahiptir. Ancak aralarında bazı önemli farklar vardır: Rafale, Typhoon’a göre biraz daha küçük ve hafiftir; gövdesinde kanard-delta kombinasyonu olsa da genel boyutları daha kompakttır. Motorları (Snecma M88) daha düşük itiş gücüne sahiptir (toplam ~150 kN sınıfında), bu da Rafale’in itki-ağırlık oranını Typhoon’dan düşük kılar. Ayrıca Rafale’in radar anten çapı (burun konisi) Typhoon’dan küçüktür, bu da radar menzilini bir miktar sınırlar. Typhoon ise daha güçlü motorları ve aerodinamik avantajıyla hız, tırmanma ve irtifa konusunda Rafale’e üstünlük sağlar; örneğin Typhoon’un hizmet tavanı ~65,000 ft iken Rafale’in ~50,000 ft civarındadır. Yine Typhoon’un maksimum hızı Mach 2.0 iken Rafale’in ~Mach 1.8 dolayındadır. Manevra kabiliyeti açısından her iki uçak da yüksek performanslıdır; ancak raporlara göre Typhoon transonik ivmelenme, dik tırmanış ve yüksek irtifa manevralarında Rafale’den üstündür. Rafale’nin ise düşük hız yüksek alfa kontrolü bir nebze daha iyidir; çift dikey stabilizeye sahip olması ve aerodinamik kontrol yazılımı, düşük sürat it dalaşında kararlılık avantajı sağlayabilir. Bununla birlikte uzmanlar, modern füze ve sensörler çağında aşırı yüksek alfa kabiliyetinin belirleyici olmadığını, Typhoon’un zaten yüksek instantane dönüş oranı ve düşük sürat kontrollü uçuş yeteneğine sahip olduğunu vurgular.

Taktiksel bakımdan Rafale genellikle daha güçlü bir taarruz platformu olarak değerlendirilir. RUSI analizine göre Rafale, üç uçak arasında (Typhoon, Rafale, Gripen) en yetenekli yer saldırı uçağıdır ve halen Fransa’nın nükleer caydırıcılık görevlerini de (ASMP-A nükleer füze ile) üstlenebilmektedir. Rafale, kara saldırısı için geniş bir mühimmat yelpazesi taşıyabilir ve taşıdığı faydalı yük miktarı Typhoon’dan fazladır (Rafale yaklaşık 9.5 ton silah/yakıt taşıma kapasitesiyle, Typhoon’un ~7.5 ton kapasitesini aşar). Hatta 2014’te Dassault, bir Rafale’in aynı anda 6 hava-hava füzesi, 6 hava-yer füzesi ve 3 büyük yakıt tankıyla kalkış yapıp uçabildiğini göstermiştir (toplam kalkış ağırlığı boş ağırlığının 1.5 katı). Ancak böylesine ağır bir konfigürasyonda uçağın yakın hava muharebesi etkinliğinin düşeceği aşikârdır. Typhoon ise hava-hava üstünlüğünde biraz öne çıkar; uzun menzilli radar füzesi Meteor entegrasyonu ve yüksek hızlı tırmanışıyla BVR (görüş ötesi) muharebede Rafale ve Gripen’i geride bıraktığı ifade edilir. RUSI’nin değerlendirmesinde Typhoon’un, Rafale ve Gripen’e kıyasla “BVR muharebe, azami hız, ivmelenme, manevra kabiliyeti, servis tavanı ve tırmanma oranı” konularında üstün olduğu, en kabiliyetli hava üstünlük savaşçısı olarak görüldüğü belirtilmiştir. Typhoon’un algılayıcı füzyonu ve sensörleri de (özellikle yeni AESA radar entegrasyonlarıyla) çok güçlüdür, ancak Rafale de Thales üretimi RBE2 AESA radarını operasyonel olarak kullanan ilk Avrupa uçağı olmuştur. Rafale’nin SPECTRA elektronik harp sistemi, uçağa belli açılardan aktif karıştırma ve radar görünmezliğini artırma imkânı tanıyan sofistike bir EW paketidir; Typhoon’un Praetorian DASS sistemi de benzer şekilde gelişmiş koruma sağlasa da Fransızların SPECTRA sistemi bir adım ileride kabul edilir. Rafale’nin bir diğer avantajı, uçak gemisi versiyonuna sahip olmasıdır (Rafale M); Fransa bu sayede uçağı deniz havacılığında kullanabilmektedir. Typhoon’da donanma versiyonu yoktur. Maliyet açısından karşılaştırıldığında, iki uçak da oldukça pahalıdır. Yaklaşık birim fiyatları Rafale için $90–100 milyon, Typhoon için $110–120 milyon civarı verilmiştir. İhracat pazarında her ikisi de birbirine rakip olmuş; Rafale son yıllarda Hindistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelere satış başarısı yakalarken, Typhoon da Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt gibi siparişler almıştır. Özetle Typhoon ve Rafale, teknolojik olarak yakın düzeyde, farklı güçlü yönleri olan uçaklardır. Typhoon saf bir it dalaşı ve hava üstünlük savaşçısı olarak biraz üstün görülürken, Rafale daha çok yönlü bombardımankabiliyeti ve operasyonel esneklik sunar. Uygun koşullarda ikisi de son derece ölümcül platformlardır ve Avrupa’nın çağdaş mühendislik harikaları olarak kabul edilirler.

Saab Gripen ile Karşılaştırma

Saab JAS-39 Gripen (özellikle en yeni Gripen E/F modelleri), İsveç tarafından üretilen hafif bir tek motorlu çok rollü savaş uçağıdır. Typhoon’a kıyasla daha küçük boyutlu, tek motorlu ve daha düşük maliyetli olacak şekilde tasarlanmıştır. Teknoloji ve performans bakımından Gripen, Typhoon’un birçok özelliğini daha mütevazı bir pakette sunar. Örneğin maksimum hızı Mach 2 civarında ve servis tavanı ~50,000 ft ile sınırlıdır, bu değerler Typhoon’un Mach 2+ hızı ve 65,000 ft tavanının gerisindedir. Motoru (Volvo RM12 veya GE F414 tabanlı) tek adet olduğundan toplam itki ~80 kN civarındadır ve Typhoon’un çift EJ200 motorunun sağladığı 180 kN itkiye göre belirgin şekilde düşüktür. Bu nedenle ivmelenme ve tırmanış konularında Typhoon avantajlıdır. Gripen’in uçuş kontrol ve manevra kabiliyeti oldukça iyidir; kanard-delta tasarımlı ve gevşek stabil bir uçaktır, yüksek açılarda manevra yapabilir. Ancak küçük boyutu nedeniyle yüksek süratli it dalaşında enerji muhafazası ve menzil konusunda daha çabuk limitlere ulaşabilir. Aviyonikolarak Gripen E versiyonu Selex ES-05 Raven AESA radarı, IRST sensörü ve gelişmiş datalink sistemleriyle donatılmıştır ki bu açıdan modern Typhoon sürümleriyle benzer ileri teknolojiye sahiptir. Lakin radar çapı ve güç çıkışı daha küçük olduğu için algılayıcı menzili Typhoon’un CAPTOR radarından daha düşüktür.

Taktiksel açıdan bakıldığında Saab Gripen, özellikle küçük ülkelerin bütçe ve ihtiyaçlarına uygun bir çözümdür. RUSI analizinde “eğer bir hava kuvveti salt hava devriyesi (air policing) ve sınırlı yer saldırısı yeteneği için düşük maliyetli bir uçak istiyorsa, Gripen bariz bir seçimdir” denmiştir. Gerçekten de Gripen’in işletme ve bakım maliyetleri Typhoon’a göre çok düşüktür; birim maliyeti de tahminen $60–70 milyon bandındadır, yani Typhoon’un neredeyse yarı fiyatınadır. Bu yönüyle Gripen, daha az bütçeli hava kuvvetleri için çekici bir seçenek sunar. Örneğin Çekya, Macaristan, Brezilya gibi ülkeler Gripen’i tercih etmiştir. Typhoon ise hem satın alma hem işletme masrafları yüksek, ancak yüksek yoğunluklu muharebe ortamı için daha üst seviye bir uçaktır. İki uçak karşılaştırıldığında Typhoon hemen her performans parametresinde Gripen’i geride bırakır: Daha hızlı, daha güçlü tırmanır, daha fazla silah taşır ve daha uzun menzile sahiptir. Nitekim Typhoon’un maksimum kalkış ağırlığı ~23,5 ton iken Gripen E’nin ~16,5 tondur; Typhoon 7,5 ton civarı harici yük taşıyabilirken Gripen ~5,5 ton civarında taşıyabilir. Bu sayısal farklar, Typhoon’un yüksek yoğunluklu çatışma senaryolarında (daha fazla mühimmat ve yakıtla) üstün bir kalıcı güç sunabildiğini gösterir. Ancak Gripen’in de güçlü olduğu yönler vardır: Elektronik harp ve ağ merkezli harp kabiliyetleri oldukça gelişkindir, İsveç yapımı gelişmiş ECM/jammer sistemlerine ve veri bağlantılarına sahiptir. Küçük boyutu ve düşük IR izi, görsel menzil içinde fark edilmesini zorlaştırır. Ayrıca kısa pistlerden ve hatta otoyollardan operasyon yapabilme esnekliği vardır ki Typhoon gibi daha büyük uçaklarda bu mümkün değildir. Maliyet ve bakım kolaylığı da Gripen’in en büyük avantajıdır – uçak başına uçuş saati maliyeti Typhoon’dan birkaç kat düşüktür denebilir. Sonuç olarak Typhoon – Gripen karşılaştırması, yüksek performans vs. maliyet-etkinlik kıyaslamasıdır. Typhoon, daha zengin ülkelerin en zorlu görevlere uygun “yüksek kapasiteli” savaş uçağı iken; Gripen daha sınırlı tehdit ortamlarında yeterli gelecek “akıllı ve ekonomik” bir seçenektir. Eğer sadece hava sahası devriyesi ve temel savunma isteniyorsa Gripen işi görür, ancak ciddi bir hava muharebesi ve taarruz gücü isteniyorsa Typhoon’un kabiliyetleri bariz biçimde öne çıkar.

F-35 Lightning II ile Karşılaştırma

Lockheed Martin F-35 Lightning II, yeni nesil 5. nesil çok amaçlı savaş uçağıdır. Tek motorlu, tek koltuklu bu uçak, geleceğin ortak taarruz uçağı (JSF) programı kapsamında geliştirilmiştir ve gelişmiş stealth/görünmezlik teknolojisi, sensör füzyonu ve ağ merkezli harp yetenekleriyle tanınır. Typhoon ve F-35 karşılaştırması da aslında F-22 ile kıyas benzeri şekilde farklı konseptlerin karşılaşmasıdır. F-35, öncelikle derin taarruz ve vasıflı istihbarat/toplama görevleri için görünmezlik avantajıyla düşman hatlarının içine sızmayı amaçlar. Typhoon ise görünmezlikten ziyade hava muharebesi çevikliği ve yüksek performans ile düşmanla karşı karşıya gelmeyi hedefleyen bir uçaktır. İngiltere, Typhoon ve F-35’i birlikte kullanacak şekilde planlama yapmış; “Typhoon hava savunma ve hava üstünlüğünü sağlayacak, F-35 ise ağırlıklı olarak düşman hattı gerisine taarruz rolünü üstlenecek” şeklinde bir görev paylaşımı öngörmüştür. Bu anlamda iki uçak rakipten ziyade birbirini tamamlayan platformlar olarak değerlendirilebilir.

Teknolojik olarak F-35’in en çarpıcı yönü, elbette stealth tasarımıdır. F-35, radar görünmezliğini maksimize etmek için gövde formu ve özel kaplamalar kullanır; dahili silah bölmeleri sayesinde harici yük olmadan uçtuğunda RKA değeri çok düşüktür. Ayrıca F-35’in EDA (AESA) radarı, 360° elektro-optik sensörleri (DAS) ve gelişmiş elektronik istihbarat sistemleri vardır. Uçak, savaş alanındaki verileri gerçek zamanlı toplayıp diğer dost unsurlarla paylaşan bir “uçan sensör ağı” gibi davranabilir. Typhoon da sonradan AESA radar ve gelişmiş veri linkleri kazanıyor olsa da, F-35’in hizmete girişinden itibaren öne çıkan özelliği bu ileri sensör ve ağ yetenekleri olmuştur. Özellikle F-35’in sensor fusion kabiliyeti, pilotuna inanılmaz bir durumsal farkındalık sağlar; farklı sensörlerden gelen bilgiler birleşik bir resim olarak sunulur. Typhoon ise son yazılım yükseltmeleriyle sensör füzyonu uygulamış olsa da (AIS sistemi ile) F-35’in sayısal mimarisi çok daha yenidir.

Performans açısından Typhoon bazı yönlerden F-35’i geride bırakır. Örneğin Typhoon maksimum Mach 2+ hıza ulaşabilirken F-35A için azami hız ~Mach 1.6 civarıdır. Typhoon süpersonik it dalaşında ve yüksek irtifada daha rahattır; zira çift motoru sayesinde güç fazlası yüksektir. Bir rapora göre Typhoon, temiz konfigürasyonda yüksek Mach sayılarında ~9 g çekebilecek şekilde tasarlanmıştır, oysa F-35 böyle bir yüksek hızlı manevrayı düz uçuşta yapamaz. Nitekim Eurofighter programında görev almış teknik uzman Jim Smith, Typhoon’un “belirli bir Mach sayısında temiz bir F-35’in düz uçuşta asla erişemeyeceği G’leri çekebildiğini” ifade etmiştir. Bu da Typhoon’un süpersonik aerodinamik optimizasyonunun bir sonucudur. It dalaşı kabiliyeti olarak da Typhoon daha çevik ve yüksek dönüş oranlarına sahip bir uçak olarak bilinir; F-35 ise gövde tasarımından ötürü manevralardan ziyade sensör avantajına bel bağlar. Nitekim bir Türk kaynak, Typhoon’un F-35 ve F-16’ya kıyasla “daha çevik ve hızlı bir uçak” olduğunu, özellikle yüksek irtifa ve süpersonik hızlarda daha iyi performans sergilediğini belirtmiştir. F-35 ise daha fazla silah taşıma kapasitesine sahiptir (toplam ~8 ton civarı, dahili ve harici); ancak stealth özelliğini korumak için genelde iç bölmelere sınırlı yükle yetinir. Typhoon da harici askılarda 6–7.5 ton silah-yakıt taşıyabilir, fakat bunlar dışarıda olduğu için sürüklemeyi artırır ve radar izini yükseltir.

Taktiksel olarak F-35, düşman güçlü hava savunma sistemlerinin bulunduğu ortamlarda ilk gün görevlerinde avantajlıdır. Typhoon gibi 4.5 nesil uçaklar, yoğun S-400 gibi uzun menzilli SAM tehditlerine karşı F-35 kadar güvenli hareket edemez. Bu nedenle birçok Avrupa ülkesi hem Typhoon hem F-35 alarak bu rolleri ayırmıştır (örneğin İngiltere ve İtalya’da Typhoon + F-35 birlikte hizmettedir). F-35, harbe hazırlık açısından biraz eleştiri de almıştır; karmaşık lojistik sistemi (ALIS/ODIN) ve yüksek bakım ihtiyaçları nedeniyle uçuş saat maliyeti oldukça yüksektir. Typhoon da ucuz bir uçak olmamakla beraber, F-35’in başlangıçtaki bakım problemlerini büyük ölçüde aşmış olgun bir platformdur. Maliyetolarak karşılaştırıldığında, F-35A’nın birim fiyatı son seri üretimlerde ~$80 milyon seviyelerine gerilemiştir (müşteri ve paketine göre değişmekle birlikte). Typhoon’un ise üretim hacmi daha düşük kaldığından birim maliyeti ~$100 milyon civarında seyretmiştir. Bu noktada F-35, büyük üretim ölçeğiyle bazı kullanıcılar için daha ekonomik bile olabilmektedir. Ancak F-35’in operasyon ve yükseltme maliyetleri de hesaba katılmalıdır. Typhoon, zaten üretimde olan bir uçak olarak belli açılardan daha az riskli bir tercihtir.

Genel değerlendirmede Typhoon ve F-35 birbirini tamamlar şekilde kullanılabilir. Nitekim Birleşik Krallık, F-35B’leri uçak gemilerinde ve özel taarruzlarda kullanırken; Typhoon’ları anavatan savunması ve konvansiyonel caydırıcılıkta tutmaktadır. F-35’in gizlilik ve ağ savaşındaki üstünlüğü, Typhoon’un saf it dalaşı performansı ve yük kapasitesi ile birleştiğinde etkili bir sinerji doğurabilir. Örneğin 2017’de RAF bir denemede Typhoon ile F-35B arasındaki özel veri linki iletişimini test etmiş ve başarılı olmuştur (Babel Fish III tatbikatı). İki uçak birbirine düşman değil, değişen görev ihtiyaçlarına yönelik iki farklı çözüm olarak görülmelidir. Türkiye gibi ülkeler de alternatif ararken bu ikiliyi karşılaştırmış; konseptlerinin farklı olduğunu, yazılım, gerçek-zaman veri bağlantısı, görev etkinliği ve maliyet gibi boyutlarda ayrı ayrı avantajları bulunduğunu belirtmiştir. Sonuç olarak F-35, 5. nesil bir taarruz uçağı olarak kendine özgü bir yere sahipken; Typhoon 4.5 neslin zirvesi sayılabilecek bir hava muharebe uçağıdır. Her ikisi de modern muharebe ortamında önemli roller oynayacak şekilde tasarlanmıştır.

Silah Sistemleri ve Radar Teknolojisi

Eurofighter Typhoon, gelişmiş sensörleri ve geniş mühimmat yelpazesiyle çok rollü görevlerde yüksek ölümcüllüğe sahip bir platformdur. Euroradar CAPTOR radarı, IRST sensörü, entegre elektronik harp sistemleri ve çeşitli hava-hava ile hava-yer silahları uçağın başlıca harp yeteneklerini oluşturur. Aşağıda Typhoon’un sensör ve aviyonik sistemleri ile taşıyabildiği silahlar detaylandırılmıştır.

Radar ve Sensör Sistemleri

Typhoon’un ana arayıcı radarı, konsorsiyumun geliştirdiği Euroradar CAPTOR serisidir. İlk üretim bloklarında CAPTOR-M adı verilen mekanik taramalı (MSA) çok modlu bir radar kullanılmıştır. CAPTOR, X-bandı darbeli Doppler radar prensibiyle çalışır ve aynı anda birden fazla hedefi izleyip angaje edebilir. Benzersiz bir özelliği, radarın üç ayrı işlem kanalı bulunmasıdır; bunlardan biri elektronik karıştırıcı düşman sinyallerin sınıflandırılması ve bastırılmasına ayrılmıştır. Bu sayede Typhoon, düşman ECM (elektronik karıştırma) tehdidine karşı radarıyla daha dirençli hale getirilmiştir. CAPTOR radar yazılımı hizmette kaldığı süre boyunca sürekli güncellenmiştir; R2P, R2Q gibi paketlerle özellikle hava-hava yetenekleri artırılmıştır. CAPTOR-M radarı, 160+ km menzile kadar hava hedeflerini tespit edebilmekte, hava-yer modlarında sentetik açıklıklı radar (SAR) haritalama yapabilmektedir. Ancak günümüzün standardı haline gelen AESA radar teknolojisine geçiş ihtiyacı doğduğundan, Typhoon için de CAPTOR-E adında Aktif Elektronik Taramalı Dizi radar geliştirilmiştir. CAPTOR-E (bir diğer adıyla CAESAR: Captor Active Electronically Scanned Array Radar), klasik CAPTOR’un yerine modüler olarak takılabilecek bir AESA türevidir. Bu radar, binlerce küçük aktif anten elemanı sayesinde ışın demetini mekanik harekete ihtiyaç duymadan elektronik olarak yönlendirebilir. AESA radarın avantajları arasında daha yüksek çözünürlükte yer görüntüleme (SAR modu), düşük yakalanma olasılıklı yayın (LPI) yapabilme (yani düşman RWR cihazlarına yakalanmadan radar kullanımı) ve gelişmiş karıştırma bağışıklığı sayılabilir. CAPTOR-E’nin bir diğer özgün yanı, sabit AESA’ların sınırlı olan tarama açılarını genişletmek için döner bir mafsal üzerineoturtulmasıdır. Normalde sabit bir AESA anten ~120° açıya kadar tarama yapabilirken, CAPTOR-E’nin bu mekanik yönlendirme özelliği sayesinde yatay/dikey tarama açısı yaklaşık %50 genişletilmiştir. Bu da özellikle hava muharebesinde pilota çok daha geniş bir alanda tarama ve takip imkânı verir. CAPTOR-E radarının ilk testleri 2014’te başlamış, 2016’da Kuveyt Typhoon siparişiyle ilk müşteri uygulaması yapılmıştır. 2020’lerde Almanya ve İspanya da Tranche 2-3 Typhoon’larını CAPTOR-E AESA ile donatma kararı almıştır. Hâlihazırda CAPTOR-E radar programı üç versiyona ayrılmıştır: ECRS Mk0 (Kuveyt ve Katar uçaklarındaki temel AESA), ECRS Mk1 (Almanya ve İspanya için geliştirilmiş geniş açılı AESA) ve ECRS Mk2 (İngiltere ve İtalya’nın ek elektronik taarruz kabiliyetli AESA’sı). 2024 yılında ilk Mk2 radarın test uçuşu BAE Warton tesisinde bir Typhoon üzerine takılarak yapılmaya hazırlanmaktadır. Bu gelişmeler, Typhoon’un radar konusunda da güncel standartlarda kalmasını sağlayacaktır. CAPTOR-E’nin kabiliyetine dair dikkat çekici bir iddia, EADS radar uzmanlarının bu radarın düşük görünürlüklü bir F-35’i yaklaşık 59 km mesafeden tespit edebileceğini öne sürmeleridir. Bu gibi iddialar bir yana, Typhoon’un AESA radarıyla beraber hava-yer hedefleme konusunda da büyük ilerleme kaydedip her hava şartında hassas taarruz yapabileceği açıktır.

Typhoon’un bir diğer önemli sensörü, gövde sol ön kısmında yer alan PIRATE IRST (Passive Infra-Red Airborne Track Equipment) sistemidir. PIRATE, pasif kızılötesi arama ve izleme yapan bir sensör olup, düşman uçaklarının motor ısı izlerini veya gövde sürtünme ısısını uzun menzilden tespit edebilir. 2007’den itibaren Blok 5 ve sonraki Typhoon’lara entegre edilen PIRATE, hem hava hedeflerini pasif olarak takip etmek, hem de gerekirse bir hedefin görüntüsünü kızılötesi spektrumda oluşturmak için kullanılabilir. IRST sistemi, aktif radar kullanılmadığında dahi pilota hedef bilgisi sağladığı için uçağın fark edilmeden yaklaşma kabiliyetini artırır (radar yayını olmadığından düşman RWR’ları Typhoon’u algılayamaz). PIRATE aynı anda 200’e kadar hedefi takip modlarına göre izleyebilir; çoklu hedef izleme (MTT), tek hedef takibi (STT) gibi modları vardır ve gerekirse AWACS veya yer radarlarından gelen hedef bilgisine “slave” olarak belirtilen bölgeyi tarayabilir. PIRATE sistemi, pilotun kaska entegre nişangah görüntüleme sistemine de entegre edilmiştir; böylece pilot, kafasını çevirdiği yöne dair IR hedefleme verisini direkt vizöründe görebilir. Bu sensör sayesinde Typhoon, özellikle stealth özelliğine sahip uçaklara karşı ek bir tespit kanalı kazanır – zira radarlarla zor yakalanabilecek bir uçak dahi (örneğin F-35 veya F-22 gibi), arkadan IRST ile motor ısısından belirli bir menzilde saptanabilir. PIRATE’ın olası bir stealth uçağı ~50-60 km mesafeden yakalayabileceği bazı kaynaklarda iddia edilmiştir. Özetle, Typhoon aktif radar(CAPTOR) yanında pasif IR sensörüyle de donanmış, bu açıdan çift arayıcılı bir avcıdır.

Typhoon’un kokpit aviyonikleri de modern harp yükünü pilotun omuzundan almak üzere tasarlanmıştır. Tamamen dijital “glass cockpit” denilen yapıda, üç adet renkli çok fonksiyonlu ekran, geniş açılı HUD (Head-Up Display) göstergesi ve sesli komut sistemi bulunur. Pilotun ellerini gaz kolu ve uçuş kolundan çekmeden tüm kritik işlemleri yapabilmesi için HOTAS (Hands On Throttle And Stick) konsepti uygulanmıştır. Ayrıca DVI (Direct Voice Input) adı verilen sistemle pilot bazı komutları sesle de verebilir. Kaska entegre HMSS (Helmet-Mounted Symbology System) sayesinde pilot, kafasının yöneldiği hedefleri işaretleyip füzelerini o yöne kilitleyebilir; uçak bu sistemi 2010’larda operasyonel hale getirmiştir. Bunların yanında geliştirilmiş dost-düşman tanıma (IFF) sistemleri ve veri linkleri mevcuttur. Typhoon, standart NATO Link-16 veri bağına sahip olduğu gibi, F-35 ile birlikte çalışabilmek için özel adaptörler dahi test etmiştir (MADL çevirici ile). Bu sayede bir Typhoon ile F-35, diğer radarları açmadan gizli bir şekilde veri alışverişi yapabilmiştir. Typhoon’un sahip olduğu MIDS (Multifunctional Information Distribution System) terminali ise yüksek hızlı, güvenli ve elektronik karıştırmaya dirençli bir ağ üzerinden diğer hava, kara, deniz unsurlarıyla taktik bilgi paylaşmasına imkân tanır. MIDS sayesinde Typhoon, ortak harekâtlarda hedef bilgilerini alıp gönderebilir, AEW&C uçakları ve kara radarlarıyla entegre çalışabilir.

Uçağın savunma ve elektronik harp sistemi, Praetorian DASS (Defensive Aids Sub-System) adı verilen entegre bir öz savunma paketidir. DASS, uçak dışındaki tehditleri sürekli izler ve gerektiğinde otomatik karşı tedbirler uygulayarak pilotu tehditlerden korur. Bu sistem kapsamında Typhoon’da geniş bant bir RWR (radar ikaz alıcısı), füze ikaz sensörleri (Ultraviyole veya IR bandında yaklaşan füze algılayıcılar) ve LWR (lazer ikaz alıcı, sadece İngiltere uçaklarında) bulunur. DASS, 360° tehdit tespit ettiğinde tehdidin türünü ve yönünü pilota bildirir, aynı zamanda önceliklendirir. Karşı tedbir olarak gövde içinde entegre chaff fişekleri (radar karıştırıcı şaft) ve flare fişekleri (ısı saçan yemler) atabilir. Kanat uçlarında elektronik karşı-karıştırma (ECM) karıştırıcı podları mevcuttur. Ayrıca en arkada, kuyruk altında çekili tuzak/dalga bozucu (towed decoy) sistemi bulunur; bu sistem gerektiğinde ince bir fiber-optik kablo ucunda küçük bir radar yayıcıyı arkaya doğru bırakır ve gelen radar güdümlü füzeyi uçağın yerine bu tuzağa yönlendirmeye çalışır. DASS sisteminin antenleri uçak üzerinde 16 farklı noktaya dağıtılmıştır ve 10 adet radom içinde bu alıcı/vericiler yer alır; bu da tam küresel kapsama sağlar. Eurofighter’ın DASS sistemi tamamen entegre çalışır; pilot ihtiyaç duyarsa bir düğme ile tüm karşı tedbirleri otomatik modda devreye sokabilir veya manuel kontrol yapabilir. Örneğin bir düşman uçağı Typhoon’a radar kilidi atarsa RWR hemen pilotu ikaz eder ve DASS gerekirse o yöne doğru aktif parazit gönderip kilidi bozmaya çalışır. Aynı anda yaklaşan bir IR güdümlü füze algılanırsa otomatik flare atımı yapılır. DASS sistemi bu sayede çoklu tehditlere eşzamanlı reaksiyon verebilir. DASS ayrıca kendini koruma dışında elektronik taarruz fonksiyonları da içerir; düşman radarlarını karıştırma ve aldatma teknikleri yüklüdür. Eurofighter konsorsiyumu, yeni nesil EuroDASSmodernizasyonuyla bu sistemin dijital alıcılara kavuşacağını, daha geniş frekans spektrumunda (VHF/UHF dahil) çalışabileceğini ve hassas konumlama yapabileceğini planlamaktadır. Praetorian DASS, Typhoon’un hayatta kalabilirliğini önemli ölçüde artıran bir sistem olarak, uçağın ayrılmaz bir parçasıdır.

Son olarak Typhoon, tüm bu sensörlerden gelen bilgileri birleştiren merkezi bir Sensor Fusion/AIS (Attack and Identification System) bilgisayarına sahiptir. AIS, uçak üzerindeki radar, IRST, DASS, IFF gibi tüm algılayıcıların verilerini toplayıp tek bir taktik resim haline getirir. Ayrıca Link-16 gibi dış kaynaklardan gelen bilgileri de entegre eder. Bu sayede pilotun önündeki ekranlarda hedefler tek bir koordineli listede görünür; çakışan veya mükerrer bilgiler ayıklanır, tehdit seviyelerine göre hedefler otomatik önceliklendirilir. AIS ayrıca EMCON (Emission Control) adı verilen mod ile uçağın yaydığı elektromanyetik izleri yönetebilir; pilot isterse tek tuşla radar, yayın yapan datalink vs. sistemleri kapatıp sadece pasif sensörlerle harekât yapabilir. Bu, gizlilik gerektiren görevlerde önemli bir özelliktir. AIS’in hedef tespit mesafesi 150 deniz mili (280 km) öteye kadar çıkabilmekte, 100 deniz mili (190 km) öteden otomatik teşhis ve önceliklendirme yapabildiği belirtilmektedir. Bu tür kabiliyetler, Typhoon’u dijital harp ortamında etkin kılmakta ve pilotun durumsal farkındalığını en üst düzeye çıkarmaktadır.

Typhoon’un gelişmiş aviyonikleri ve pilot arabirimi: Geniş açılı ön cam göstergesi (HUD) ve kaska entegre nişangah sayesinde pilot, sensörlerden gelen verileri anlık olarak görüş alanında takip edebilir. Bu örnek görüntüde pilotun HUD üzerinden hedef ve uçuş bilgilerini görebildiği, modern savaş uçağı kokpitinin dijital yapısı görülmektedir.

Hava-Hava Silahları

Eurofighter Typhoon, bir hava muharebe uçağı olarak geniş bir hava-hava füze yelpazesini taşıyabilir. Uçakta dahili silah olarak 27 mm’lik Mauser BK-27 revolver top bulunmaktadır. Kokpit yanına gömülü bu top, yakın mesafe it dalaşında veya hava-yer yakın destek görevlerinde kullanılabilir; dakikada 1700 mermi atım oranına sahiptir ve 150 mermi kapasiteli mühimmat deposu vardır. Asıl vurucu gücünü ise güdümlü füzeler oluşturur. Typhoon, kısa menzilli (WVR) it dalaşı füzeleri olarak AIM-9 Sidewinder (L/I versiyonları), IRIS-T ve ASRAAM füzelerini entegre edebilir. Alman Hava Kuvvetleri ve diğer Avrupa kullanıcıları ısı güdümlü son teknoloji IRIS-T’yi kullanırken, İngiltere kendi geliştirdiği ASRAAM füzesini kullanmaktadır. Bu füzelerin her ikisi de kaska monteli nişangah ile “yüksek ofset açısı” atış yapabilen, yani uçak hedefe bakmasa bile yan açılardan kilitlenebilen modern füzelerdir. IRIS-T, 25 km sınıfı menzili ve üstün manevra yeteneğiyle özellikle arka yarıkürenin savunulmasında (arka sektörden gelen füzelere karşı) da kullanılabilmektedir. Typhoon’da tipik olarak kanat uçlarına veya kanat altına iki kısa menzil ısı güdümlü füze takılır.

Orta/uzun menzilli hava-hava füzeleri açısından Typhoon çok güçlü bir konfigürasyona sahiptir. Orijinal olarak Amerikan yapımı AIM-120 AMRAAM aktif radar güdümlü füzelerle donatılmıştır. AIM-120C5/C7 modelleri ~105–120 km azami menzile sahip, “ateşle-unut” tipinde güvenilir füzelerdir. Typhoon, gövde altına yarı gömülü şekilde 4 adede kadar AMRAAM taşıyabilir (iki gövde altı, iki kanat altı). Daha da önemlisi, Typhoon konsorsiyumu ve MBDA firması, yeni nesil uzun menzilli Meteor BVR füzesini geliştirmiş ve entegrasyonunu tamamlamıştır. Meteor, katı yakıtlı ramjet motorlu bir füze olup 150+ km menzile erişebilmekte ve uçuşun büyük bölümünü süpersonik hızda (Mach 4 civarı) gerçekleştirerek hedefe ulaşabilmektedir. 2018 yılında RAF envanterine giren Meteor, Typhoon’un görüş ötesi muharebekabiliyetini dünyadaki en iyilerden biri haline getirmiştir. Meteor, veri link ile uçuş sırasında hedef güncellemesi alabilmekte ve aktif radar arayıcısıyla terminal aşamada hedefe kilitlenmektedir. Typhoon, yüksek irtifada süpersonik olarak Meteor füzesi fırlatarak bu füzeye “koşan kalkış” (running start) avantajı sağlayabilmekte, böylece füzenin menzilini daha da artırmaktadır. Bu şekilde uçak, hava üstünlüğü görevlerinde rakiplerine karşı “ilk vuran” olma şansını yükseltir. Meteor dışında, İngiltere için üretilecek olan entegre silahlar listesinde gelişmiş kısa menzilli AIM-132 ASRAAM de bulunur. Özetle bir Typhoon tipik hava-hava yükünde 4 adet orta/uzun menzil radar güdümlü füze (AMRAAM veya Meteor) ve 2 adet kısa menzil ısı güdümlü füze (IRIS-T/ASRAAM) ile muharebeye girebilir. Bu durumda halen toplamdaki 6 füze kapasitesi, ileride kanat altı askılara eklenecek çift taşıyıcılarla 8’e çıkabilecektir (çalışmaları sürmektedir).

Hava-Yer Silahları

Typhoon başlangıçta saf bir hava muharebe uçağı olarak tasarlanmış olsa da, zamanla çok rollü görevler için kapsamlı bir hava-yer mühimmat yelpazesini kullanabilecek şekilde geliştirilmiştir. Uçak, lazer güdümlü bombalardan hassas güdümlü seyir füzelerine kadar geniş bir envanteri taşıyabilir durumdadır. İngiltere’nin Project Centurion yükseltme programı (2014–2018) ile Typhoon filosu Tornado bombardıman uçaklarının yerini alabilecek seviyede tüm kritik mühimmatları atabilecek hale getirilmiştir.

Typhoon’un atabildiği başlıca hava-yer silahlarını şu şekilde özetleyebiliriz:

  • Güdümlü Bombalar: Paveway serisi lazer güdümlü bombalar (GBU-10, GBU-16 1000 lb, GBU-24 2000 lb), Paveway IV (500 lb sınıfı GPS+Lazer güdümlü bombalar) ve ABD yapımı JDAM (GPS güdümlü) bombalarının lazer güdümlü varyantları (LJDAM GBU-54) Typhoon’da kullanıma girmiştir. Örneğin İspanya, Typhoon’larında GBU-48 1000 lb Paveway II kullanırken, Almanya 500 lb’lik GBU-54 LJDAM kullanabilmektedir. İngiltere, Paveway IV’ü entegre etmiş ve Suriye/Irak operasyonlarında kullanmıştır. Bu bombalar, hedefleri metre altı hassasiyetle vurabilmektedir.

  • Hava-Yer Füzeleri/Roketler: Typhoon, çeşitli kategori güdümlü füze taşıyabilir. En önemlilerinden biri MBDA üretimi Storm Shadow (Fransız adı SCALP) seyir füzesidir. Storm Shadow, yaklaşık 560 km menzile sahip, GPS+INS güdümlü, son aşamada kızılötesi tarayıcı kullanan bir derin taarruz füzesidir. RAF ve İtalyan Typhoon’larına entegre edilmiş olup, 2015’te IŞİD hedeflerine Tornado’lar yerine Typhoon’lardan atılmaya başlanmıştır. Almanya ve İspanya ise benzer kapasiteli Taurus KEPD 350 seyir füzesini Typhoon’larında kullanabilecektir. Taurus, ~500 km menzilli bir bunker delici seyir füzesidir ve 2019 itibariyle Alman Typhoon’larına entegrasyonu teklif edilmiştir. Bunların dışında, İngiltere’nin geliştirdiği Brimstone 2 füzesi Typhoon’a entegre edilmiştir. Brimstone, radar ve lazer güdüm kombinasyonuna sahip, hareketli kara hedeflerine (tank, araç konvoyu vb.) karşı etkili kısa menzilli (20 km) bir füzedir. 2018’den itibaren RAF Typhoon’ları Brimstone’u operasyonel olarak taşıyabilmektedir. Anti-gemi füzesi olarak, Norveç yapımı NSM/JSM entegrasyonu Almanya’nın “Project Odin” kapsamında gündeme gelmiştir. Eğer gerçekleşirse, Typhoon’lar deniz hedeflerine karşı da uzun menzilli gemisavar füzesi atabilir hale gelecektir. Almanların Tornado ECR yerine Typhoon’u kullanma planlarında anti-radyasyon füzesi AGM-88E AARGM entegrasyonu da bulunmaktadır (2022’de 15 Typhoon ECR için onaylanmıştır). Bu da demek oluyor ki Typhoon, radar imha (SEAD/DEAD) görevlerine uygun hale gelecektir.

  • Diğer Sistemler: Typhoon için geliştirilen bir başka mühimmat, MBDA SPEAR 3 mini seyir füzesidir. SPEAR 3, yaklaşık 100 km menzilli, küçük boyutlu ve çoklu taşıma imkanına sahip bir akıllı füzedir; 2025 sonrasında RAF Typhoon ve F-35’lerinde kullanılması planlanmıştır. Bu füzenin bir de elektronik harp versiyonu (SPEAR-EW) planlanmaktadır, böylece Typhoon kendisi elektronik karıştırma yapmanın yanı sıra hedef bölgeye karıştırıcı füzeler de gönderebilecektir. Typhoon’un ayrıca nükleer yetenek kazanması da gündeme gelebilir; Almanya’nın Tornado’ları emekli etmesiyle Typhoon’u ABD B61 nükleer bombalarını atacak şekilde sertifiye etme opsiyonu konuşulmuştur. Konsorsiyum, isterse B61 entegrasyonunun yapılabileceğini belirtmiştir. Bu, uçağın NATO nükleer paylaşım misyonlarında da görev alabilmesi demektir.

Typhoon’un mühimmat entegrasyonları sadece füzelerle sınırlı değildir; hedefleme ve keşif podları da önemli unsurlardır. Uçak, LITENING III/V, Sniper XR, Damocles gibi lazer hedefleme podlarını taşıyabilir. Örneğin İngiltere Tornado’lardan miras LITENING III ve gelişmiş versiyonları Typhoon’da kullanmaktadır. Bu podlar sayesinde Typhoon, yer hedeflerini kendi başına lazerle işaretleyip bombalarını güdümleyebilir. Keşif podları olarak ise RAPTOR veya DB-110 tarzı görüntüleme podları ile RecceLite gibi sistemler Typhoon’a adapte edilebilir (Eurofighter, Recce XR adıyla bir keşif podu entegre edebilmektedir). Bu sayede uçak yüksek hızlı keşif ve istihbarat toplama görevleri de yapabilir.

Özetlemek gerekirse, Eurofighter Typhoon şu an hava-hava görevlerinde ileri teknoloji füzeler (Meteor, IRIS-T/ASRAAM, AMRAAM), hava-yer görevlerinde ise hassas güdümlü mühimmat (Paveway serisi bombalar, Storm Shadow/Taurus seyir füzeleri, Brimstone gibi hassas füzeler) ile donatılabilmektedir. Silah istasyonları toplam 13 adettir (kanat uçları dahil) ve bu istasyonların çoğu hem hava-hava hem hava-yer yük taşıyabilir. Uçak aynı sorti içinde farklı hedef türlerine angaje olabilecek kadar esnektir; örneğin yarı yarıya hava füzesi ve yer bombası yükleyip, havada düşman uçaklarıyla çatıştıktan sonra yerdeki hedefleri vurabilir (swing-role kabiliyeti). Bu yönüyle Typhoon gerçek bir çok amaçlı platformdur.

Operasyonel Kullanımı ve Görev Kabiliyetleri

Eurofighter Typhoon, geliştirici ülkeler olan Birleşik Krallık, Almanya, İtalya ve İspanya envanterlerinde filoların bel kemiğini oluşturmaktadır. Ayrıca Avusturya ve Umman’da hava savunma görevlerinde, Suudi Arabistan ve Kuveyt’te muharip uçak olarak, Katar’da ise yeni teslimatlarla hizmete girmek üzeredir. Bu bölümde Typhoon’un başlıca kullanıcı ülkelerdeki operasyonel kullanımı, üstlendiği görev türleri ve gerçek çatışma performansı ele alınacak; ayrıca mevcut modernizasyon projeleri ve gelecek planlarından bahsedilecektir.

Hava Üstünlüğü ve Hava Savunması Görevleri

Typhoon’un orijinal tasarım amacı, Batı Avrupa’nın hava sahasını düşman tehditlerine karşı koruyacak bir hava üstünlük avcısı üretmekti. Nitekim uçak, hizmete girdiği ilk yıllardan itibaren öncelikle hava savunma ve önleme (intercept)görevlerinde kullanıldı. Birleşik Krallık Kraliyet Hava Kuvvetleri (RAF), 2007 yılında Typhoon F2 uçaklarıyla ülkenin Quick Reaction Alert (QRA) – acil durum hava polisliği görevini Tornado F3’lerden devralmaya başladı. 2007 Ağustos’unda ilk defa bir RAF Typhoon, Rus Tu-95 “Bear” bombardıman uçağını İngiliz hava sahasına yaklaşırken önlemek üzere havalandı ve başarıyla takip etti. Bunu takip eden yıllarda RAF’ın ana av önleme unsuru Typhoon oldu. Benzer şekilde Almanya, 2008’de F-4 Phantom’ların yerine Typhoon’ları QRA görevine atadı; İtalya 2005’te Typhoon’u devreye sokarak kendi hava sahasını ve komşu bazı küçük ülkelerin (Slovenya, Arnavutluk gibi) hava sahalarını korumaya başladı. İspanya da 2008’den itibaren Typhoon’larıyla devriye uçuşlarına başladı. Örneğin 2014’te İspanyol Typhoon’ları Baltık Hava Polisliği görevi kapsamında Litvanya’ya konuşlanarak NATO devriye misyonu icra etmiştir. Typhoon’un yüksek sürati ve tırmanma kabiliyeti, bu tür önleme görevlerinde büyük avantaj sağlamaktadır. Uçak çok kısa sürede kalkış yapıp yüksek irtifadaki hedefe yetişebilmekte, gerekirse süpersonik hızda kritik noktaya varabilmektedir. Hava savunma rolünde tipik olarak Typhoon’lar 2 kısa menzil ve 2 orta/uzun menzil füzeyle devriye gezerler. İngiltere, önemli etkinlikler sırasında (2012 Londra Olimpiyatları vb.) Typhoon’ları silahlı devriyeye sokarak herhangi bir hava tehdidine karşı hazır bekletmiştir.

Typhoon, hava üstünlüğü görevlerinde de kendini ispatlamış bir uçaktır. Henüz gerçek bir savaşta düşman uçağı düşürme fırsatı olmamışsa da (2021’de Suriye’de küçük bir insansız hava aracını vurması hariç), sayısız tatbikatta dünyanın önde gelen jetlerine karşı üstün performans sergilemiştir. Örneğin 2005’te Singapur’un yeni uçak seçimi denemelerinde Typhoon, F-15, F-16 ve Rafale’e karşı yarışmış ve tüm senaryolarda birinci gelmiştir; bir testte tek bir Typhoon’un aynı anda üç F-16’ya karşı hava muharebesini kazandığı rapor edilmiştir. 2006’da İtalya’da gerçekleşen bir tatbikatta (Dogflag), İtalyan Typhoon’ları simüle hava muharebelerinde “öldürme oranı” bakımından rakiplerine karşı 8’e 0 gibi etkileyici sonuçlar elde etmiştir. 2012’de ABD’de Red Flag Alaska tatbikatına katılan Alman Typhoon’ları, karma senaryolarda üstün beka ve öldürücülük göstermiş, özellikle yakın dövüş manevralarında F-15C gibi uçaklara karşı çok başarılı olmuştur. Bu tarz başarılar, Typhoon pilotlarına uluslararası alanda güven vermiştir. Menzil ve devamlılık olarak Typhoon tek yakıt ikmaliyle Avrupa’nın büyük kısmını devriye edebilmektedir; dahili yakıtı ~5000 litre civarında olup, üç harici yakıt tankıyla menzili 3700+ km’ye kadar çıkabilir. İngiltere, Typhoon’ları denizaşırı topraklar olan Falkland Adaları’na konuşlandırarak (2009’dan itibaren) oradaki hava savunma görevini üstlenmiştir. Almanya da acil durumlarda Typhoon’ları NATO çevik mukabele kuvveti kapsamında Doğu Avrupa’ya göndermektedir (örneğin 2014 Kırım krizi sonrası Baltık devriyeleri). İtalya ve Almanya, kendi hava sahalarını düzenli olarak Typhoon’larla devriye ederken, sivil uçak kaçırma ya da tanımsız uçaklara müdahale gibi olaylarda bu uçakları kaldırmaktadır. Özetle Typhoon, Avrupa göklerinde bir hava polisliği ve caydırıcı önleme uçağı olarak yoğun şekilde kullanılmaktadır.

Taarruz, Yakın Destek ve Keşif Görevleri

Typhoon’un çok rollü kabiliyetleri, özellikle son 10 yılda belirgin hale gelmiştir. İlk hizmete girişinde yer hedeflerine karşı sınırlı yeteneği bulunan uçak, yazılım ve donanım yükseltmeleriyle bugün modern bir av-bombardıman uçağı haline gelmiştir. Yer taarruz görevlerinde Typhoon, lazer güdümlü bomba ve seyir füzesi kullanarak hassas vuruşlar yapabilmektedir. İlk büyük sınavını 2011 yılındaki Libya harekâtında vermiştir: NATO’nun Operation Unified Protectorharekâtında İtalya ve Birleşik Krallık Typhoon’ları hava devriyesi ve görev koruması yapmış; 12 Nisan 2011’de bir RAF Typhoon ilk kez yer hedefine lazer güdümlü bomba (Paveway II) atarak başarılı bir vuruş gerçekleştirmiştir. Bu görevde hedefleme için Tornado uçaklarının Litening podları kullanılmış, Typhoon bombayı bırakmıştır. Bu olay, Typhoon’un çok rollü yeteneğinin dönüm noktalarından biri kabul edilir ve RAF açıklamasında “çok rollü Typhoon teslimatında önemli bir kilometre taşı” olarak belirtilmiştirg. Libya harekâtının ilerleyen safhalarında İtalyan Typhoon’ları da yer hedeflerine bomba taarruzu yapmıştır. 2014 sonrasında IŞİD’le mücadele kapsamında RAF Typhoon’ları Irak ve Suriye’de aktif rol almıştır. Operation Shader adıyla bilinen bu operasyonda İngiliz Typhoon’ları çeşitli hedeflere Paveway IV lazer-GPS güdümlü bombalar bırakmış, önemli noktalarda hassas vuruşlar yapmıştır. Özellikle 2018’de Tornado’ların emekli edilmesine hazırlık olarak Typhoon’lara Storm Shadow seyir füzesi ve Brimstone füzesinin entegrasyonu tamamlanmış, Aralık 2018’de RAF Typhoon’ları bu yeni mühimmatlarla tam operasyonel kabul edilmiştir. Ardından Suriye’de önemli bir görevde, Aralık 2018’de BAE sistemine ait bir Typhoon çifti, Irak-Suriye sınırındaki Al-Tanf üssü yakınlarında koalisyon güçlerine tehdit oluşturan bir İHA’yı ASRAAM füzesiyle vurarakdüşürmüştür. Bu, Typhoon’un ilk gerçek hava-hava “kill”i olarak kayda geçmiştir (her ne kadar küçük bir drone olsa da). Aynı zamanda, Typhoon’un sensör ve silah kombinasyonunun – harici destek olmadan, kendi radar/IRST ve kendi kısa menzil füzesiyle – asimetrik tehditleri bile bertaraf edebileceğini göstermiştir.

Suudi Arabistan Hava Kuvvetleri, Typhoon’ları Yemen İç Savaşı’nda yoğun biçimde kullanmıştır. 2015’ten itibaren Suudi Typhoon’ları Yemen’deki Husi hedeflerine karşı sayısız sorti yapmış, Paveway güdümlü bombalar ve Brimstone füzeleriyle yer hedeflerini vurmuştur. Ayrıca 2015’te Suudi Arabistan, Suriye’de IŞİD karşıtı operasyonlara Typhoon uçaklarıyla katılarak ilk kez Paveway IV bombası kullanmıştır. Bu operasyonlar, Typhoon’un yoğun bir hava-yer taarruz temposuna dayanabildiğini ve zorlu çöl koşullarında bile yüksek sorti oranları yakalayabildiğini ortaya koymuştur. Alman Hava Kuvvetleri ise şimdiye dek Typhoon’larını savaşa sokmamış, yer taarruzu görevlerinde Tornado’ları kullanmıştır. Ancak 2016’da IŞİD’e karşı koalisyona Tornado’larıyla katılan Almanya, bu uçakları 2022’de emekli etmeye başlayınca Typhoon’un görevi devralması kaçınılmaz olmuştur. Almanya, 2018’de “Project Odin” kapsamında Typhoon’lara harp başlıklı bombalar ve füzeler entegre ederek Tornado IDS’lerin yerini alacak şekilde çalışmalar başlatmıştır. İspanya da benzer şekilde Typhoon’larını yer taarruzu için hazır tutmaktadır; 2023 itibariyle İspanyol Typhoon’ları GBU-48 güdümlü bombaları ve diğer mühimmatları kullanabiliyor durumdadır.

Yakın hava desteği (CAS) ve düşük irtifa taarruz görevleri, Typhoon için ikincil olmakla birlikte yapılabilir rolelerdir. Uçak, bir F-16 veya F-15E kadar uzun süre alçakta kalıp bombalama yapmasa da, yüksek irtifadan güdümlü mühimmatlarıyla yakın destek sağlayabilir. Örneğin Irak’ta İngiliz Typhoon’ları zaman zaman kara güçlerinin çağrısıyla lazer güdümlü bombalarla nokta hedeflere destek atışları yapmıştır. 9g manevra kabiliyeti sayesinde gerekirse çatışma bölgesinde hızlı dalışlar yapıp hedefleri vurabilir. Ancak Typhoon’un asıl etkin olduğu yer, orta irtifa “stand-off” saldırılardır; yani mesafe açığından hassas vuruş yapmaktır. Bu da zaten modern yakın desteğin bir parçası haline gelmiştir. Keşif görevlerine gelirsek, Typhoon’lar Litening III podlarını kullanarak bir ölçüde taktik keşif görüntüleri toplayabilir. İngiltere, Tornado’ların RAPTOR podlarını Typhoon’lara adapte etmeyi düşünmüştü; halihazırda böyle bir yetkinlik tam gelmemiş olabilir fakat RecceLite podu ile yüksek çözünürlüklü görüntü alma imkanı vardır. İtalya, 2011 Libya harekatında Typhoon’larını sadece CAP (Combat Air Patrol) için kullanırken Tornado’ları keşif amacıyla uçurmuştu. Muhtemelen gelecekte tüm keşif yükü insansız sistemlere kayacağından, Typhoon gibi uçaklar anlık hedef teşhis ve bombalama odaklı çalışacaktır.

Uluslararası Operasyonlar ve İşbirlikleri

Typhoon, NATO içinde ortak kullanılan bir platform olduğu için sık sık çok uluslu tatbikat ve operasyonlarda yer almaktadır. Baltık Hava Polisliği bunun bir örneğidir: 2004’ten beri Baltık ülkelerinin hava sahasını korumak için NATO devriyesi sırası, Typhoon kullanıcılarına da gelmektedir. İtalya 2015’te Litvanya’da, Almanya ve İngiltere de farklı yıllarda Estonya ve Litvanya’da Typhoon bölükleriyle konuşlanmıştır. Yine 2019’da İngiliz 11. Filo, Estonya Ämari Üssü’nde 4 Typhoon ile 4 ay boyunca NATO QRA nöbeti (Op AZOTIZE) tutmuştur. 2020’de İngiliz Typhoon’ları Litvanya’ya gitmiş ve Rus uçaklarının önlenmesi dahil 180’den fazla önleme eğitimi uçuşu yapmıştır. Bu tip operasyonlar, farklı ülke Typhoon birliklerinin birlikte çalışabilirliğini de artırmaktadır. Nitekim NATO standartlarına uygun veri bağlantıları ve prosedürlerle Alman, İtalyan ve İngiliz Typhoon’ları beraber tatbikat yapabilmektedir. 2022’de Almanya’nın başlattığı “Rapid Pacific” tatbikatında Alman Typhoon’ları 24 saatten kısa sürede Singapur ve Avustralya’ya intikal ederek uzak operasyon konseptini denemiştir – bu esnada Singapur’da İngiliz, Alman ve İtalyan Typhoon pilotları bir araya gelerek karşılıklı tecrübe paylaşımı yapmıştır. Ayrıca Japonya ile İngiltere arasında 2016 ve 2021’de Typhoon/KC-30 tankerleri Japonya’ya giderek ortak tatbikatlar yapmıştır (Exercise Guardian North ve JAPONEX). Bu gibi etkinlikler Typhoon’un uzun menzil konuşlanma kabiliyetini göstermiştir.

Typhoon, bazı açılardan caydırıcılık görevlerinde de kullanılmaktadır. Örneğin 2013’te Doğu Akdeniz’de Suriye krizi sırasında İngiltere Kıbrıs’taki Akrotiri Üssü’ne ilave Typhoon’lar sevk ederek bölgedeki varlığını göstermiştir. Yine 2018’de Rusya ile gerginlik arttığında İngiliz Typhoon’ları Romanya’ya gönderilerek Karadeniz üzerinde devriye uçmuş, müttefiklere güvence vermiştir.

Operasyonel performans açısından bakıldığında, Typhoon göreve hazırlık oranları konusunda başlangıçta bazı zorluklar yaşamıştır. 2011’de İngiliz Ulusal Denetim Ofisi (NAO) raporu, Typhoon yedek parça tedarik zincirinin dört ülkeye bölünmüş olmasından dolayı parça sıkıntıları ve bakım sürelerinde uzamalar yaşandığını belirtmiştir. Bu durum ilk dönemde bazı uçakların “yedek parça kanibalizasyona” uğramasına (bir uçaktan sökülüp diğerine takılması) yol açmıştır. Ancak 2015 sonrasında bu sorunlar büyük oranda giderilmiş, ortak lojistik havuzu güçlendirilmiştir. Bugün RAF Typhoon filoları ~%70’in üzerinde göreve hazırlık oranlarıyla uçabilmektedir. Almanya ve İtalya da benzer şekilde lojistikte iyileştirmeler yapmıştır. Multi-nasyon bir uçak olması nedeniyle bakım ve idame maliyetleri kısmen yüksek kalsa da, eğitim ve taktik geliştirme açısından ülkeler arası işbirliği avantajı vardır. Örneğin “TyTAN” adlı çok uluslu bir bakım desteği anlaşması ile İngiltere ve Almanya, Typhoon filolarında %30’a varan bakım maliyet tasarrufu sağlamayı hedeflemektedir.

Modernizasyon Projeleri ve Gelecek Planları

Eurofighter Typhoon, sürekli evrim geçiren bir platformdur. Servis ömrü boyunca çeşitli Tranche ve Blockyükseltmeleriyle yeni yetenekler kazanmıştır. İlk teslim edilen Tranche 1 uçaklar sadece temel hava-hava kabiliyetine sahipken, Tranche 2 ile hava-yer yetenekleri eklendi, Tranche 3 ile ise geleceğe dönük yapısal iyileştirmeler ve daha güçlü soğutma/enerji mimarisi dahil edildi. Günümüzde Tranche 1 Typhoon’lar bazı ülkelerde emekli edilmeye başlanmıştır (RAF, 2025’e kadar Tranche 1’leri hizmetten çıkaracağını duyurdu), çünkü bunlar ileri yükseltmeleri tam alamamaktadır. Ana filolar Tranche 2 ve 3 uçaklardan oluşmaktadır ve bunlar kapsamlı modernizasyona tabi tutulmaktadır.

Öncelikle, yukarıda anlatıldığı gibi CAPTOR-E AESA radar yükseltmesi en kritik projedir. 2014’te imzalanan €1 milyarlık anlaşmayla başlatılan bu proje, 2020’lerin ilk yarısında meyvelerini vermektedir; Kuveyt ve Katar’a teslim edilen Typhoon’lar hali hazırda E-Scan radarlı gelmiştir. Almanya ve İspanya 2023 itibariyle kendi AESA (ECRS Mk1) radarlı Typhoon’larının üretimine başlarken, İngiltere ilk ECRS Mk2 prototip radarını 2024’te uçağa entegre etmiştir. Bu sayede 2025’ten itibaren öncelikle yeni üretilecek Typhoon’lar, ardından mevcutların bir kısmı AESA radara kavuşacaktır. AESA radar, Typhoon’a 5. nesil uçaklara yakın bir algı gücü kazandıracaktır.

İkinci önemli modernizasyon, yeni silah entegrasyonlarıdır. MBDA Meteor füzesinin entegrasyonu halihazırda tamamlanmış ve İngiltere, İtalya, Almanya envanterlerine girmiştir. Meteor sayesinde Typhoon’un hava muharebesindeki caydırıcılığı katbekat artmıştır. İlerleyen dönemde ABD AIM-120’lerinin yerini tamamen Meteor alacaktır. Yer saldırı cephaneliğinde ise İngiltere Storm Shadow ve Brimstone’u başarıyla ekleyerek 2019’da Tornado’ların görevlerini devralmıştırg. Almanya, en geç 2030’a kadar Typhoon’larıyla Taurus seyir füzesi, GBU-48 bombaları ve muhtemelen JSM anti-gemi füzelerini kullanabilir hale gelecektir. Ayrıca Almanların isteği doğrultusunda B61 nükleer bomba sertifikasyonu da bir seçenek olarak sunulmuştur. 2022’de onaylanan bir diğer program, Typhoon ECR (Elektronik Muharebe/SEAD) versiyonudur. Luftwaffe, 15 adet mevcut Typhoon’un ECR konfigürasyonuna çevrilmesi için start vermiştir. Bu uçaklar kanat altına ikişer adet elektronik karıştırma podu ve kanat uçlarına özel sinyal istihbarat alıcıları taşıyacak, ayrıca 6 adet SPEAR-EW mini jam füze ile 4 adet Meteor ve 2 IRIS-T füze gibi bir yük konfigürasyonuna sahip olacaktır. Ana silah olarak da gelişmiş anti-radyasyon füzesi AGM-88E AARGM ile donatılacaktır. Böylece Typhoon, düşman hava savunma sistemlerini uzaktan baskı altına alıp imha edebilecek, Tornado ECR’lerin boşluğunu dolduracaktır. İtalya da muhtemelen bu ECR konfigürasyonuna ilgi gösterecektir.

Aviyonik modernizasyonlar kapsamında, Typhoon’un görev bilgisayarları ve yazılımları sürekli geliştirilmiştir. İngiltere 2021’de P3E olarak adlandırılan paketle yeni bir dijital geniş ekran kokpit göstergesi test etmektedir. Bu büyük ekran, F-35 tarzı dokunmatik sayısal haritalar ve sensör görüntülerini bir arada sunabilecektir. Ayrıca Almanya ve İspanya’nın son sipariş ettiği 38 adet Tranche 4 (Project Quadriga) Typhoon, gelişmiş veri linkleri, yeni AESA radar ve enkapsüle IRST gibi yeniliklerle donatılacaktır. Bu uçaklar 2025’ten itibaren teslim edilip en eski Typhoon’ların yerini alacaktır.

Yapısal ve aerodinamik modernizasyon da gündemdedir. 2014’te test edilen Aerodinamik Modifikasyon Kiti (AMK), Typhoon’un kanat ve kanard açılarında küçük değişiklikler yaparak özellikle tam yüklü durumdaki manevra kabiliyetini artırmayı hedeflemekteydi. Testlerde yüksek AOA kontrolünde iyileşme sağlandığı görüldü. Bu kitin, ileride eğer gerekli görülürse filodaki uçaklara uygulanabileceği belirtilmiştir. Bir diğer geliştirme opsiyonu, CFT (Conformal Fuel Tank) adı verilen gövde üstü yakıt tanklarıdır. Typhoon için 2 adet 1000 litre sınıfı CFT taslağı yapılmıştır; bunlar takıldığında uçağın menzili artacak ama radar izi bir miktar yükselecektir. Şu an CFT’ler için müşteri talebi oluşmadığından uygulanmamıştır. Öte yandan Eurojet konsorsiyumu, EJ200 motorlarını yazılım ve parça değişimiyle %15 itki artışlı bir versiyona (EJ2x0) yükseltmeyi önermektedir. Bu, özellikle tam yüklü Typhoon’un performansını çok yükseltecektir. Henüz bu konuda da kesin sipariş yoktur, ancak Almanya’nın yeni Typhoon’larda bunu değerlendireceği konuşulmaktadır.

Typhoon’un geleceği açısından önemli bir konu, yerini alacak 5. veya 6. nesil uçak projeleridir. İngiltere, İtalya ve Japonya ortaklığında yürüyen GCAP/Tempest programı ile 2035 civarında yeni nesil bir hayalet avcı (6. nesil) geliştirmektedir. Bu uçak devreye girene kadar RAF Typhoon’ları en az 2040’a dek hizmette kalacaktır. Almanya ve İspanya ise Fransa ile birlikte FCAS/SCAF (Future Combat Air System) 6. nesil projesi yürütmektedir. Onlar da 2040’larda Typhoon’ları bu NGF (Yeni Nesil Savaş Uçağı) ile değiştirmeyi planlıyor. Bu nedenle Typhoon, önümüzdeki 15+ yıl daha aktif bir şekilde modernize edilip kullanılmaya devam edecek. Örneğin 2024’te Mısır, Typhoon alımıyla ilgilendiğini belli etmiştir; bu gerçekleşirse üretim hattı 2030’lara uzayacaktır. Son kullanıcılara teslim edilecek en ileri Typhoon versiyonları, AESA radar, modern kokpit, gelişmiş silahlar ve belki artırılmış menzil/yük kapasitesi gibi özelliklerle donatılacaktır. Bu sayede Typhoon, 21. yüzyılın ortalarına dek caydırıcı bir savaş uçağı olarak varlığını sürdürecektir.

Sonuç: Eurofighter Typhoon, Avrupa’nın ortak mühendislik çabasının ürünü olup, hizmete girdiği günden bu yana kendini kanıtlamış bir savaş uçağıdır. Teknik açıdan üstün aerodinamiği, güçlü motorları ve modern aviyonikleriyle hem pilotlarına hem kullanıcı ülkelere güven vermektedir. Farklı savaş uçaklarıyla kıyaslandığında, özellikle hava muharebesindeki çevikliği ve çok yönlü görev kapasitesiyle öne çıkmaktadır. Donattığı gelişmiş radar ve sensörleri, kapsamlı silah envanteri ve entegre savunma sistemleri sayesinde çağın gereklerine uygun bir platform olduğunu göstermiştir. Fiilen katıldığı Libya, Suriye, Irak, Yemen gibi operasyonlarda başarılı performans sergilemiş; NATO hava polisliği ve tatbikat görevlerinde yüksek güvenilirlik sunmuştur. Süregelen modernizasyon projeleri ile Typhoon, 2030’larda dahi güç çarpanı olmaya devam edecektir. Sonuç itibariyle Eurofighter Typhoon, teknolojik üstünlük, taktiksel esneklik ve çok rollü kabiliyetlerin etkileyici bir birleşimini temsil eden, Avrupa semalarının koruyucusu konumunda bir muharebe uçağıdır.